John Malkovich bir kez daha İstanbul’a geliyor.
13 Mart’ta Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda ‘Turkcell Platinum Istanbul Night Flight’ konserler serisi kapsamında klasik müzik, tiyatro ve komedinin iç içe geçtiği ‘The Music Critic Show’ ile sahneye çıkacak.
Malkovich’e kemanda oyunun yazarı ve yapımcısı Aleksey Igudesman, piyanoda ise Hyung-ki Joo eşlik edecek.
Malkovich’i en son geçen yaz ‘MeToo’ hareketinin başlamasına neden olan Hollywood yapımcısı Harvey Weinstein’ın tacizleri sonucunda gücünü kaybetmesinin hikâyesini anlatan ‘Bitter Wheat’ adlı yeni tiyatro oyununda Londra’da sahnede izlemiştim.
Weinstein’dan esinlenilen karakterde harikalar yaratıyordu.
Malkovich’i daha önce de İstanbul Tiyatro Festivali’nde izlemiştik, ‘Şeytani Komedya’ adlı oyundaki çok tartışılan performansında kimilerine göre müthiş, kimilerine göre berbattı.
Daha sonra İstanbul’a St. Regis otelin lansmanı için Belçim Bilgin’in Julian Sands’le birlikte rol aldığı, ‘İstanbul’dan Bir Kartpostal’ı çekmeye geldi.
İşte karizması asıl bu gelişiyle sarsıldı.
Spike Jonze’un “John Malkovich Olmak” filmi “Neden ‘Tom Cruise Olmak’ değil de John Malkovich?” tartışmalarına neden olmuştu Hollywood’da.
Yapımcılar uzun süre anlamamıştı John Malkovich’in nev-i şahsına münhasırlığını.
Özellikle Nusr-et’te fotoğraflanması Mehmet Tez’e ‘İstanbul’da Malkovich olmak’ başlıklı çok eğlenceli bir yazı yazdırdı.
“Türkiye’ye gelen John Malkovich gibi ünlülerin burada yapıp ettikleri, imajlarını fena halde etkiliyor. Acaba bunun farkındalar mı? Türkiye kolayca ‘sıfırlanabileceğiniz’ bir yer. Yanlış anlamayın canım, konu ünlüler. Cennet vatana gelen ünlüler burada kimin eline düşerse imajları da ona uygun evrimleşiyor. Önceden hangi filmde oynadıkları, bizi nasıl etkiledikleri, hangi şarkıları besteledikleri bir anda önemsizleşiyor. Bu insanlar geliyor ve gözümüzün önünde eriyip, imajlarını sıfırlayıp gidiyorlar” diye başlıyordu Mehmet’in yazısı.
“Nusr-et’e gidiş, bilmem ne kadar bekletilmiş hayvanın bilmem neresinden kesilmiş et, kazık şarap, ardından sarmaş dolaş pozlu kaçınılmaz röportaj, serbest zaman, sabah 9’da check out ve havalimanına gidiş. İstanbul’da John Malkovich olmak böyle” diye özetliyordu durumu.
İşte bütün bunları unutmak kolay olmamıştı Malkovich’i David Mamet’in yazıp yönettiği son oyunu ‘Bitter Wheat’te izlerken.
Konu, Barney Fein adlı bir Hollywood canavarının gücünü kaybedişinin hikâyesi. Evet, kadına taciz ve şiddet konusunda daha da bilinçlenmemizi sağlayan MeToo hareketinin başlamasına neden olan yapımcı Harvey Weinstein’in hikâyesi aslında ama gerçek hikâye değildir diyorlar hukuki bir sorun yaşamamak için.
Hatırlatalım, Harvey Weinstein, önce şirketinden sonra özgürlüğünden oldu, kısa bir süre önce de mahkeme tarafından suçlu bulundu.
‘Bitter Wheat’te “Hollywood’da her şey satılık, bir tek ödüller değil, çünkü ödüller kiralık” diye bir de açıklama yapıyorlar.
Barney Fein, oyunda “İnsanların hayvanlardan farkı yok, ya ödüllendireceksin ya da tehdit edeceksin istediğini yaptırmak için” diyor.
Oyun son derece zeki ve ustaca yazılmış, korkunç bir dramı komediye çevirmiş. Başkahramanın hakaretleri de, tacizleri de güldürerek anlatılmış.
Tabii bu durumda izleyiciler de eleştirmenler de ikiye ayrılıyor.
Oyunu beğenenler de var, taciz kadar ciddi bir konuyu sulandırdığını iddia edip oyunu hafif bulanlar da var.
Oyundan çok Malkovich’in oyunculuğu konuşuluyor tabii, sahnede kaldığı 1 saat 50 dakikada hiç durmadan konuşuyor, rolünün hakkını fazlasıyla veriyor Malkovich.
İşte tam da bu yüzden Malkovich’i İstanbul’da sahnede izlemeyi heyecanla bekliyoruz.