Orlando Whitfield’ın kaleminden ‘All That Glitters’ başlıklı kitabı okuyorum.
Orlando Whitfield, eski iş ortağı ve arkadaşı Inigo Philbrick’in hikâyesini ayrıntılarla anlatıyor.
Galerici/sanat danışmanı Inigo Philbrick’i 86 milyon dolarlık dolandırıcılıkla ortadan kaybolması ve daha sonra FBI tarafından tutuklanması son 4 yıldır çağdaş sanat dünyasının gündeminde.
Whitfield ve Philbrick, Londra’da üniversitede arkadaş oluyorlar.
Her ikisi de sanatla iç içe ailelerden geliyor, Whitfield’in babası Christie’s’i yönetmiş, Philbrick’in babası ise Connecticut’taki seçkin bir müzenin başkanıymış.
Philbrick ve Whitfield, I&O Fine Art’ı kuruyorlar, önce bir Bansky eseri ile sanat ticaretine atılıyorlar.
Philbrick, White Cube Galeri’nin kurucusu Jay Jopling’in dikkatini bile çekiyor.
Hatta Jopling, Philbrick’e Mayfair’deki galerisini açmasında yardımcı da oluyor, yatırımcılardan biri de.
Philbrick’in işleri bir süre çok iyi gidiyor, Whitfield ortaklıktan çalışan durumuna geçiyor.
Philbrick, en büyük müzayedelerden en pahalı eserleri toplamaya başlıyor.
Ünlü koleksiyonerlere büyük satışlar yapıyor, kendisi de koleksiyoner müşterileri gibi jet set yaşamaya başlıyor.
Sonra bir anda ortadan yok oluyor ve işte o zaman anlaşılıyor ki aynı eserleri birden fazla kişiye satmış ve sonunda da eserleri hiçbirine teslim etmemiş.
Para kaçırma ve kimlik hırsızlığı suçlamalarıyla da yargılanan Philbrick, bir açık artırmada Jean-Michel Basquiat’ın ‘Humidity’ adlı eserini 12.5 milyon dolara Sasha Pesko için alıyor ve yatırımcısına eseri aynı yıl içinde çok daha yüksek fiyata satabilecekleri vaadinde bulunuyor.
Philbrick, daha sonra da aynı eseri kullanarak Athena adlı fondan büyük bir yatırım alıyor.
Eseri ise daha sonraki satış değerini daha da yükseltmek amacıyla Tokyo’daki Mori Art Museum’a sergilenmek üzere ödünç veriyor.
Christopher Wool ve Rudolf Stingel imzalı eserleri de aynı yöntemle birden çok kişiye birbirinden habersiz milyonlarca dolara satıyor.
86 milyon dolarla ortadan kaybolan Philbrick’ten uzun bir süre hiç iz yok, geride ise birçok kızgın sanat koleksiyoneri kalıyor.
Son zamanların en büyük sanat dolandırıcısı olduğu söylenen Philbrick sonunda Temmuz 2020’de bir Güney Pasifik adası olan Vanuatu’da yakalandı.
Sırf New York Federal Mahkemesi tarafından 20 milyon dolarlık dolandırıcılıkla suçlanan Philbrick’in galerileri Londra ve Miami’de olduğu için satışın önemli bir bölümü bu şehirlerde gerçekleşiyordu.
Philbrick, Papua Yeni Gine’deki ABD Büyükelçiliği’nin iade talebi sonucunda ABD’ye teslim edildi.
Sonunda mahkemede ilk kez suçlu olduğunu itiraf etti. Neden suç işlediği sorulduğunda tek kelimeyle yanıtladı.
Cevabı basitti: “Para”.
Şimdi 86 milyon doları geri ödemesi gerekiyor.
Ayrıca 7 yıl hapis cezası da aldı, ama şanslıydı 3 yıl sonra serbest bırakıldı.
Avukatı Jeffrey Lichtman ise şöyle bir açıklama yapmıştı: “Müvekkilimin davranışları dürüst olmasa da ve kriminal suç sayılsa da, bu tür davranışların çok olağan görüldüğü sanat dünyası gibi baştan sona hastalıklı bir endüstrinin parçası olduğunu unutmamak lazım.”
Philbrick, başarılıyken telefonlarına bile çıkmayı kestiği eski ortağı ve arkadaşı Whitfield’a hapishanedeyken birçok belge gönderdi.
Bu belgelerden kendisini haklı çıkaracak bir makale yazmasını istiyordu.
Oysa, Whitfield bu ışıltılı hayattan sonra bir süre bağımlılık tedavisi görüp sonra bu kitabı yazdı: ‘All That Glitters’ (‘Işıldayan Her Şey’)
Bu kitap dostluğu, dolandırıcılığı ve çağdaş sanat piyasasını anlatıyor, anlatırken de hem bilgi veriyor hem intikam alıyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024