Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pazar sabahı 8’de yola çıkacak ve kendini en yakındaki barda bulacaksın deseler inanmazdım. Bir de üstüne, bu yaşta hayatının ilk bale dersini işte bu stüdyoda alacaksın deseler güler geçerdim. Ama işte Los Angeles ilginç bir şehir, insana yapmam dediği birçok şeyi yaptırıyor. Özellikle de sağlıklı yaşam ve spor konusunda.
Bizde nasıl her köşe başında bir pilates merkezi açıldıysa, Los Angeles’ta da şimdi her köşe başında bir bar var. Hayır, kokteyl içilen barlardan bahsetmiyorum, bale stüdyolarında yapılan bar egzersizlerinden bahsediyorum. Sırf bar hareketlerinin yapıldığı stüdyolar var. Kadın-erkek herkes burada esneme hareketleriyle hem stres atmaya hem de fit olmaya çalışıyor. Bir de bunun bir sonraki aşaması var, yetişkinler için bale. Konservatuvarları andıran okullarda, stüdyolarda 18-80 yaş aralığında yetişkinler bir araya geliyor ve pür ciddiyet bale yapıyor.

Sınıf tıklım tıklımdı

İşte geçen pazar sabahı ben de böyle bir bale dersine katıldım. Los Angeles’lı bir arkadaşım sayesinde. Tamam gelirim derken kendimden son derece emindim, hiç tereddüt etmedim. Daha önce Gwyneth Paltrow’dan Jennifer Lopez’e birçok yıldızı forma sokan Tracy Anderson’ın dört günlük kampına katılmış, günde üç saat kendisiyle antrenman yapmış biri olarak dans koreografilerine alışığım. Sevgili arkadaşım Tan Sağtürk’ün bale okulunda da stüdyoyu boş bulduğumda kendimi aynanın önüne atmışlığım çok. E, öncesinde de yıllarca Atatürk Kültür Merkezi’nde bale izlemişliğim var.

Ne kadar zor olabilir ki diye düşünüyorum. Arada Tan’ın sık sık söylediği “Maden işçiliğinden sonra dünyadaki en zor ikinci meslek bale” sözü aklıma gelse de. Tamam, bale zor ve nankör bir meslek ama meslek edinecek değilim, bir saatlik dersi başarabilirim diyorum. Tabii, bu arada arkadaşım daha önce hiç bale dersi almadığımın farkında değil. Nasılsa çocukken bale yapmışımdır sanıyor ve nedense kendimi stüdyoda barın önünde bulana kadar bunu söylemek aklıma bile gelmiyor. Zaten bale denge, esneklik ve zarafet üstüne kurulu değil mi? E, neyim eksik ki? Beş temel pozisyonu da, plie’yi de biliyorum nasılsa. Böyle kendimden emin başlıyorum işte.
Yol boyunca pazar sabahı 9’da bale dersi mi olur, bu saatte kim gider diye söyleniyorum ama. İçeri girdiğimde yaşadığım şaşkınlığı anlatamam. 40 kişilik tıklım tıklım bir sınıf. 75-80 yaşlarında kadınlar da erkekler de, 18-20 yaşlarında gençler de var.

En son fitness trendi: Bale


Dersler 90 dakikalık

Daha önce hiç bale yapmadığımı söyleyince beni sınıfın en iyilerinin arasına yerleştiriyor hoca, onları takip edeyim diye. Piyanoyla birlikte başlıyoruz. Evet, canlı müzikle. İstanbul’da bu saatlerde Gizli Kalsın’da olan ben şimdi klasik müzikle bale stüdyosundayım. Neyse ki yıllarımı topuklu ayakkabılarla uzun saatler ayakta durmaya ve tepinmeye verdiğim için parmak ucunda durmakta sıkıntı çekmiyorum. Tabii parmak ucunda durmakla bitmiyor iş. Bir yandan her yerinizi sımsıkı içinize çekeceksiniz, bir yandan kuğu gibi uzayacaksınız, bir yandan ritmi yakalayacaksınız, bir yandan koreografiyi öğrenmeye çalışacaksınız.

Bir saatin sonunda bitik haldeyim. Tracy Anderson ile saatlerce zıplayabilirim ama baledeki konsantrasyona 90 dakika dayanmak zor geliyor. Evet, dersler 1 saat değil, 90 dakika, işte bunu da sonradan öğreniyorum.

Sınıftaki yaşça kıdemlilere özenle bakıyor ve bir kez daha hayran kalıyorum, her saatte her yaşta bale yapabildikleri için. İstanbul’un hengamesinden sonra Los Angeles’ta bu kadar kendisiyle ve vücuduyla barışık insanın arasında kendimi uzaylı gibi hissediyorum. “Doğuştan yeteneklisin” diyor hoca, yetenekli olduğum için değil, herkes birbirini motive ettiği için. “Haftaya gelecek misin?” diye soruyor, “Tabii, hem de tütüm ve bale pabuçlarımla” diye cevaplıyorum gülerek. Bakarsınız, yoga, pilates, spinning, crossfit derken bale de gelir bize de yakında.