Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

BBC haberlerine takılıyor gözüm, konular dünyanın her yerinde hemen hemen aynı.

Küresel ısınmadan havaalanlarındaki yoğunluğa, pistlerin yetmemesine geliyor.

Diyorlar ki: “İngiltere, havaların en sıcak olduğu yazını yaşıyor, yine de tatile giden çok.

Eskiden en çok İspanya’ya tatile gidilirdi, bu yıl ise en çok Türkiye’ye gidiliyor.”

Televizyonun sesini biraz daha açıyorum.

Evet, Easyjet’in Bodrum, Dalaman uçakları da THY kadar dolu.

Ama buna rağmen ne oteller, ne restoranlar yeterince dolu.

Yasak olmasına rağmen birçok yerde inşaat çalışmaları devam ediyor.

Haberin Devamı

En sevdiğimiz koylarda, plajlarda, otellerin arazisinde yeni evler yapılıyor.

Toz topraktan matkap sesine, tatil anlayışına uymayan birçok rahatsız edici detay var.

Ama yine de Bodrum’un yeri ayrı.

Uluslararası markaların Türkiye’ye gelmesi sevindirici demiştik geçen sefer.

Tabii bunu söylerken yerli markaların yaşamasının, lokal tatlar olmasının da ne kadar önemli olduğunun altını çizmek lazım, yanlış anlamalara neden olmamak için.

Küreselleşme sayesinde dünyanın neresine giderseniz gidin, aynı markaları görüyorsunuz zaten, o yüzden önemli olan iyi bir karışım yakalayabilmek.

Hem yabancı turistin kendini evinde hissedebileceği, güvenebileceği markalar da olmalı Bodrum’da, ama keşfettiklerine mutlu olacakları ve geri gelmek isteyecekleri yerel tatlar da olmalı, korunmalı.

Yerel tatlar derken geleneksel lezzetlerden bahsetmiyoruz tabii, o bölgeye özel, sadece orada bulunan markalar, mekânlar, yeme-içme seçenekleri, gezilecek görülecek turistik yerler hepsi önemli.

Bodrum’da nelere dikkat etmeli

Türkbükü’nde yürüyüş notları

Bu hafta, hafta içi bir akşam Türkbükü’nde gezintiye çıkıyorum.

Miam’da yemekle başlıyoruz, saat ilerledikçe, müzik yükseldikçe kalabalık artıyor.

Bir yanda Doğal Dondurma’nın önünde kuyruk, bir yanda sokakta midye, mısır satanlar, bir yanda süslenip gelmiş, birbirlerinin fotoğraf ve videosunu çekip Instagram’da paylaşarak eğlenen kadın ağırlıklı gruplar...

Yemek sonrası yürüyüşe çıkıyoruz, Miam, Garo’s ve Atılay dışında her yer çok sakin.

Yılların Ship Ahoy’unda tek tük insan var.

Haberin Devamı

Nargileciler furyası başlamış Türkbükü’nde, görüntü çok fena, ama doğrusu pek talep de yok gibi, çoğu sinek avlıyor.

Sess’e kadar her yer sakin.

Sess’e yaklaşırken önünde bir koşturma görüyoruz.

“Eyvah” diyorum, “Herhalde bir olay var, yaklaşmayalım.”

Hemen arkamızda yürüyenlerin konuşmasına kulak misafiri oluyorum, “Burada daha önce de silahlar patladı” diyorlar.

Ben daha da ürkmüş, geri dönmeye hazırken koşturan kalabalığın arasında el üstünde taşınan minik bir köpek dikkatimi çekiyor.

Meğer bütün koşturma minik köpek fenalaştığı içinmiş.

Arkadan sivri topukları üzerinde koşarak Süreyya Yalçın geliyor ve tabii hemen arkasından bir parfüm bulutu...

Bu sıcakta bu kadar parfüme maruz kalmak da dokunmuş olabilir minik köpeğe diye düşünüyorum istemeden.

Neyse ki turumuzu tamamlayıp döndüğümüzde Süreyya’nın ve minik köpeğinin iyi olduğunu ve Sess’te eğlencelerine kaldıkları yerden devam ettiklerini görüp derin bir nefes alıyoruz.

Parfüm kokusu hâlâ burnumuzda.