14. İstanbul Bienali bu yıl şehirde turist olmamızı sağlıyor. Büyükada’ya yıllardır yolu düşmeyenler bile sergiler sayesinde burada soluk alıyor. Adada sizi neler bekliyor?
Büyükada’ya bienal gezmeye gidilir mi? İlk tepki buydu. Söz konusu Venedik Bienali olunca bir sergi için bir adadan bir adaya gitmek hiç sorun değildi. Ama İstanbul gibi hem araç hem hayat trafiğinin yoğun olduğu bir şehirde Büyükada’ya gitmek gözümüzde büyüyordu. Her ne kadar Büyükada’nın 14. İstanbul Bienali mekanları arasına katılmasını sevinçle karşılasak da yol bizi ürkütüyordu. Oysa artık Büyükada’ya ulaşım çok kolay, neredeyse her iskeleden Adalar’a giden vapurlar, motorlar, deniz otobüsleri ve tabii deniz taksiler var. Artık Ubertekne bile var.
Önce Anadolu Kulübü'nü sonra Troçki evini ziyaret
Adaya adım attığınızda turizm sektörünün şikayetlerinde çok da haklı olmadığını görüyorsunuz. Ne de olsa her köşeden Arap turist aileleri akın ediyor. Boşuna Orhan Pamuk, kendisi de dahil olmak üzere birçok yazara ilham veren Büyükada için “Kitlesel turizmin çizmeleri altında inliyor” demiyor. Yine de Büyükada sokaklarında gezmeye başladığınızda, Splendid Palas oteli karşınıza çıktığında, hemen karşısındaki seyyar dondurmacı Yunus’un hiç değişmeyen lezzetiyle şahane dondurmalarından yediğinizde, işte o zaman "İyi ki buraya geldim" diyorsunuz.
Bienal turumuza Anadolu Kulübü’ndeki brunch’tan sonra Troçki eviyle başlıyoruz. Troçki evi terk edilmiş gibi dursa da Büyükada’nın önemli simgelerinden ve Orhan Pamuk’un önerisiyle bienal mekanlarından biri olmuş.
Troçki evinde engebeli yollardan denize indiğinizde karşınıza Arjantinli sanatçı Adrian Villar Rojas’ın "Annelerin en güzeli" adını verdiği dev hayvan heykelleri çıkıyor. Eserler kadar manzara ve yerleştirme de etkileyici.
Türkiye'nin geçmişinden esinlenen bir video çalışması
Daha sonra Splendid Palas'a geçiyoruz, brunch’ta tanıştığımız William Kentridge’in Türkiye geçmişinden esinlenerek oluşturduğu video çalışmasını izlemeye. Tam da o sırada William Kentridge, Orhan Pamuk ve Carolyn Christov-Bakargiev alt katta panelde.
William Kentrdige kendisine önerilen mekanlar arasından Splendid Palas'ı seçmiş. Otelin 107 yıllık bir geçmişi var, ilk gününden beri hep aynı aileye, Hamamcıoğlu ailesine ait. 100 yıllık bir aile markası Türkiye’de ender rastlanan bir şey. Bunun olumlu sonucunu da içeri girdiğiniz anda görüyorsunuz. Antika eşyalardan girişteki vezneye her şey sizi geçmişe götürüyor ve bu kadar iyi korunmuş olması sevindiriyor. Daha sonra Selim Hamamcıoğlu’ndan öğreniyorum, otel seneye dünya çapında önemli bir mimar tarafından renove edilecek.
Kaptan Paşa Deniz Otobüsü’ndeki hipnozu andıran performans, Rizzo Palas’ta Ed Atkins’in gerçek bir hikayeden esinlenerek hazırladığı video, Mizzi Köşkü’nde, radyoyu icat eden Guglielmo Marconi’nin batan gemisi derken daha adada görülecek çok iş var. İşte o yüzden haftaya bir geceyi adada geçirmeye karar veriyorum. Splendid Palas’ta bir gece kalıp, Milto’da bir akşam yemeği yiyip rahat rahat bütün eserleri görebileceğim kısa bir tatil... Size de aynı programı tavsiye ediyorum. Ufkumuzu açabilmek için.