29 Ekim Pazar akşamı TEV UK için Londra’da Natural History Museum’dayız.
Kırmızı ışıkla aydınlatılmış müzedeki kalabalığı görünce şaşırıyorum.
Doğrusu bu kadar büyük bir kalabalık ve bu kadar çok tanıdık sima beklemiyordum.
İlk defa bir 29 Ekim’i yurtdışında kutluyorum.
Cumhuriyetimizin 100. Yılı söz konusu olunca elbette herkeste ayrı bir heyecan ve ayrı bir özen var.
İçeri girerken lise mezuniyetimizden beri görmediğim lise arkadaşlarımla da karşılaşıyorum, gecenin menüsünü yaratanlardan Şemsa Denizsel’le de ayaküstü sohbet ediyorum, yeni arkadaşlar edinme şansım da oluyor.
Doğrusu kalabalıktan 100 eserden oluşan sergiyi görme fırsatım ne yazık ki olmuyor.
Londra’da Natural History Museum’u dolduracak kadar geniş bir kalabalığı bir araya getirecek kadar çok Türk olduğunun farkında değildim diye düşünüyorum.
Londra’nın en güzel müzelerinden Natural History Museum’da bu akşam gerçekleşecek olan Cumhuriyet’in 100. Yıl Balosu’nun diğer kutlamalardan farkı ne?
Bugün Türkiye’de ve dünyanın her yerinde Cumhuriyetimizin 100. yılını, Atatürk’ü saygıyla ve sevgiyle anarak kutluyoruz. Elbette dünya gündemi hiç kimsede neşe bırakmıyor, ama Cumhuriyetimizin 100. yılı gururla kutlamamız gereken özel bir gün. Bugün düzenlenen kutlamalar arasında öne çıkan Londra’da Natural History Museum’da (Doğa Tarihi Müzesi) düzenlenen Cumhuriyet’in 100. Yıl Balosu.
Atölye Grup tarafından organize edilen balo hakkında TEV UK Geliştirme Komitesi Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Şule Arınç sayesinde bilgi sahibi oldum. Kutlama, bugün 19.23’te özel olarak dekore edilen Natural History Museum’da başlayacak. Önce 100. yıla özel 100 sanat eserinden oluşan sergi gezilecek. Daha sonra yemeğe geçilecek. Özel olarak hazırlanan menüde Türkiye gastronomi dünyasının önemli isimleri
Buckingham Sarayı’nda Prens William’ın Earthshot Prize adlı ödülüyle ilgili bilgilendirme toplantısına katıldım.
Earthshot Prize, dünyanın en büyük çevresel zorluklarına yönelik yenilikçi çözümleri aramak amacıyla 2020 yılında Prens William tarafından başlatıldı.
Başkan John F. Kennedy’nin 1962’de bir insanı aya indirmeyi amaçlayan “Moonshot” mücadelesinden ilham alıyor.
“Değişim henüz ihtiyacımız olan ölçekte gerçekleşmiyor. İklim kaygısı yüksek ve siyasi müdahaleler yavaş gerçekleşiyor. Bütün zorluklara rağmen iyimseriz. Gezegenimizi onaracak ve yenileyecek çevresel yenilikleri hızlandırmak için gereken iyimserliği serbest bırakmak istiyoruz.” diye özetliyorlar ödülün çıkış noktasını. Dünyaya meydan okumamız, önde gelen çevre uzmanlarıyla geliştirilen 2030 için basit ama iddialı hedefler olan beş bölümden oluşuyor.
Doğayı Koruyun ve Onarın; Havamızı Temizleyin; Okyanusları canlandırın; Atıksız Bir Dünya İnşa Edin ve İklimimizi
Müzayede evi Sotheby’s Londra’da 25 Ekim’de İslam Eserleri ve Hindistan Sanatları Müzayedesi var. Öncesinde Orta Doğu satışlarının başındaki Benedict Carter’dan müzayedede satışa çıkacak olan Osmanlı eserleri hakkında bilgi alıyorum. Eserler arasında el yazmalarından Kütahya porselenlerine birçok değerli parça var. Ama aralarında en çok dikkat çeken Fatih Sultan Mehmet portresi.
Yağlıboya portrenin 80 bin -120 bin sterlin fiyat aralığında satılması bekleniyor.
“Bu portre, daha önce gördüklerimize göre iki kat daha önemli” diyor Sotheby’s uzmanları.
Peki ama neden?
“Birincisi, Fatih Sultan Mehmet’in hayattan alınan en güçlü tasviriyle, ikincisi ise Rönesans’ın en etkili portre koleksiyonuyla ilgili” diyorlar.
Bu tablo, Osmanlı sarayında padişah tarafından madalyayla ödüllendirilen Costanzo da Ferrara’nın hayatta kalan tek imzalı eseri.
16. yüzyılın üçüncü çeyreğinde prens koleksiyoncular için yapılmış iki Fatih Sultan Mehmet portresiyle yakından ilgili: Biri Tosk
Yıl 2023.
Savaşta hala bir hastane hedef alınabiliyor, hastalar, çocuklar, siviller ölüyor ve dünyanın büyük bir kısmı bu korkunç duruma sessiz kalıyor.
Peki ama kültür-sanat dünyasının önde gelenleri ne yapıyor?
En saygın edebiyat ve yayıncılık fuarı 75. Frankfurt Kitap Fuarı’nda bu hafta yaşananlar şaşkınlık yaratıyor.
Savaşta taraf olmak, Filistin’i cezalandırıp İsrail’i yüceltmek Frankfurt Kitap Fuarı’na mı kaldı?
Her yıl Afrika, Asya, Latin Amerika veya Arap ülkelerinden bir yazara verilen Alman edebiyat ödülü LiBeraturpreis, bu yıl ‘Küçük Bir Ayrıntı’ adlı romanıyla Filistinli yazar Adania Shibli’ye verilecekti.
Adania Shibli’ye verilen ödül için 22 Ekim’e kadar devam edecek olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda düzenlenecek tören iptal edildi.
Mehmet Kalyoncu’yla geçen yıl Marka Konferansı’nda tanıştık.
Marka sahnesinde “Tasarımla Dönüşmek ve Sosyoekonomik Fayda Yaratmak” hakkında konuştuk.
Kendisi Kalyon Holding ve İGA Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Tasarım Vakfı kurucusu, GYODER Başkanı.
Çalışkan, disiplinli ve beste yapacak kadar müzikle ilgili.
Müzik çalışmalarını sosyal medya hesaplarında da zaman zaman paylaşıyor.
Pazar akşamı Mehmet Kalyoncu, Cumhuriyet’in 100. yılı için kendi sözlerini yazdığı ve bestelediği ‘Emanet’ ile Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı sahnesindeydi.
Piyanosuyla ‘Emanet’i seslendiren Kalyoncu’ya şef Kerem Esemen yönetimindeki yaklaşık 70 kişilik İstanbul Film Müzikleri Orkestrası eşlik etti.
20’nci yılını kutlayan sanat fuarı Frieze Londra’nın ön izleme günü nasıldı? Bu akşam sona erecek fuarda bu yıl en çok neler dikkatleri çekti?
Frieze Londra’nın 20’nci Edisyonu için çarşamba günü gerçekleşen ön izleme tıklım tıklımdı. Hiç şüphesiz şimdiye kadar gördüğüm en kalabalık Frieze açılışıydı. Kraliçe Elizabeth’in torunu Prenses Beatrice ve eşi Edoardo Mapelli Mozzi’den Tracey Emin’e, Antony Gormley’den Florence Pugh’a, Stormzy’den Rami Malek’e kimi ararsanız oradaydı. Türkiye’den de birçok koleksiyonerin fuara katıldığını, İngiliz, Amerikalı ve Fransız galericilerden tek tek dinledim. Doğrusu uluslararası galericiler şaşkındı, Türkiye’den Frieze’e bu kadar çok talep olmasına…
Oysa biz zaten biliyorduk. Frieze etkisini, Frieze’den sanat eseri almanın prestij mi yoksa güncel sanatla tanışma aracı mı olduğu konusunu Frieze’in kurucusu Matthew Slotover ile daha önce masaya yatırmıştık. Matthew Slotover, bunu aslında
Sadece büyük bir sanatçı değil, aynı zamanda özel bir ruh olmasıyla kalbimizde ayrı bir yeri vardı Haluk Akakçe’nin.
Evet, çok acı çok erken bir kayıp, ama unutmamak lazım o kısa hayatına birkaç ömür sığdırmayı başardı.
Haluk’u 2010’da ÇYDD yararına yapılan müzayedede kız çocukları için yapılacak yurda destek olmak için Türkan Şoray’ın resmini alması sonrasında yaptığımız röportajdan kendi cümleleriyle anıyoruz bugün.
Onu hep hatırlayacağız.
‘O peruğu takmasam Türkiye beni tanımayacaktı’
* Ben hep böyleydim. Sonra üniversitede unutuyorsun seni diğerlerinden ayıran bir formun ve ışığın olduğunu. Bir anda kalabalıkta kaybolmak istiyorsun. O dönemde herkes gibi olmak benim için cool bir şeydi. İçine girdiğiniz farklı toplumların size sunduğu özgürlük ve medeni yaklaşım kendi benliğinizi ve kişiliğinizi yansıtmanıza yardım ediyor. Ben bir sanatçıyım. Hayal gücümü yansıtmam için kendi doğduğum ve çok iyi bildiğim ortamdan dışarı çıkmam gerekti.