Hayat... Koskoca bir hayata sahipsin. Belki farkındasın belki de yeni farkına varacaksın... Birçok kişi tanıdın hayatına aldın. Peki sen hayatının neresindesin hiç düşündün mü?
Düşün bakalım. Hayatındaki en önemli kişiler, olaylar neler? Hayatta en çok neye önem verir, neyle ilgilenirsin? Önceliklerin var mı? Neye göre var peki? Kendinden kaç kez ödün verdin? Hiç kimseyi düşünmeden 'istedim ve yaptım' diyebildiğin ne kadar olay yaşadın? Haydi bugün kendine yoğunlaş...
Kendini üzgün ve kırılmış hissetiğin oluyorsa bir durup düşünmenin zamanı gelmiş demektir. Demek ki bir şeyleri yanlış yapmışsın, yolunda gitmeyen bir şeyler vardır.
Pek çok kişi böyle durumlarda susup kabuğuna çekilmeyi tercih etse de ben kendini dışarı atmanı öneriyorum. Git. Olabildiğince sosyalleş dışarıda... Her zaman yaptığın, seni bunaltan durumlardan uzaklaş. Yenilik peşinde koş. Bilinmeyene gitmek ve macera yaşamak güzeldir! Risk al hayatta. Riskler de vücudunda adrenalin salgılar. Kendini daha iyi hissetmeye başlarsın.
Aman el alem ne der!!!
El alem, şöyle dursun. Sen merkezde dur. Hayatının merkezi sen ol. Çünkü bu senin hayatın. Herkes bir bir gittiğinde kendinle baş başa kalacak olan sensin. İşte bu yüzden de
Klişelerle giriş yapalım bu yazıya da... Hoş geldin kasım! Hoş geldin yeni aşklar, yeni umutlar, yeni heyecanlar... Hoş geldin...
Bir şeyler yaşamak için günleri, ayları, mevsimleri kullanmayı sevenlerin ayı geldi. Her yerde görmediysek de yakında görmeye başlayacağız bu sözü "kasımda aşk başkadır"...
Kendini sınırlandırma. Bu mevsimler, aylar, günler de olsa... Asla sınır koyma kendine... Aşık olmak istiyorsan kasımı bekleme ya da yazın aşık olduğun kişiyle de kışın devam et... Aşkın yazı kışı olur mu ki yaz aşkı - kış aşkı diye sınırlansın.
Kendine yapabileceğin hedefler koy. Sınırsızca... Ve o hedefleri gerçekleştirmek için de çalış çabala... Şu gün gelsin yaparım, bu gün gelince başlayacağım gibi sözleri yoksay, çıkart hayatından. O an başla hedeflerin için... Daha iyi anlaman için bir örnek vereyim mi? Pazartesi diyetleri... Yeterince açıklayıcı olmuştur sanıyorum bu iki kelime ama yine şöyle söyleyim; pazartesi diyete başlayacağım diyen biri de kendini sınırlandırır. Bu sınırlandırma da aslında geçiştirmedir. O pazartesiler hiç gelmez, o diyete hiç başlanılmaz... Kendini bile bile devam edersin bu davranışa...
Yapma! Sınırlandırma!
Gerçekleşmesini istediğin her neyse bugünden
Yarınlar güzel olacak!
E bugünler de dünlerin yarınlarıysa o zaman bu günler de güzel!
Hoş geldin Polyanna!
Hayat karmaşı içinde kaybolup giderken bazen kendimizi de kaybederiz. Bunalırız. Daralırız. Kaçacak yer ararız.
Yok mu beni kurtaracak ahali? Yok maalesef! Her zaman bir kurtarıcı beklemek olmaz kendini kurtarmayı bilmen gerekir. Seni en iyi sen bilirsin zaten. E olmuyor mu? Olur! Nasıl biliyor musun? Takmayacaksın hiçbir şeyi. "Amaaaan"cı olmak iyidir. İnan bana. Halk arasında 'gamsız' diye de tabir edilen insan tipi olmakta yarar var. Gamsız tam olarak ne demek buradan buyrun:
Türk Dil Kurumu'na göre 'Gamsız':
1. anlamı: Derdi, tasası, üzüntüsü bulunmayan (kimse).
2. anlamı: İnsanı üzen olayları geçiştiren, hiçbir şeyi kendine üzüntü konusu yapmayan (kimse).
Zaman değerlendirme konusunda birçok kişi aynı dertten muzdarip. "Zaman yetmiyor!"...
Zaman akıp gidiyor, yakalayabilene aşk olsun!
Bir yerden tutmak gerek bu zamanı. Bir ucundan tutmak ve onu bırakmamak. Tutarken de sağlamca kavramak ve savrulmamak gerek... Karışık mı geldi kulağa? Zamanla anlayacaksın... Devam ediyoruz...
Başlığı gören feminen, cinsiyetçi bir yazı olduğunu düşünmesin. Bu günü düşünsün. Bu gün, Dünya Kız Çocukları Günü!
Bu gün, 11 Ekim 2012'den beri anılan, kutlanılan bir gün.
Bekleyince gelir mi her şey? Beklemeden bilemeyiz ki…
Zaman her şeyin ilacı derler… Her ilaç iyi gelir mi?
Sorular artar, gider… Zaman durmaz geçer… Sen? Sen bu zamanın içinde neredesin? Haydi biraz düşün! Şu anlarda kendine vakit ayır. Yoğunlaş kendinde. Sen kimsin, neredesin, nerede olmak istiyorsun? Sorularına cevap buldun mu? Haydi okumaya devam et!
Yaşam denen koşuşturmacada kendimizi unutabiliriz. Olabilir. Panikleme hemen! Nereden dönsek kârdır diye bakmak lazım. Önce kendini bulmalısın. Sen aslında kimsin? Karakterin nasıl? Çabuk mu sinirlenirsin? Ya da çok duygusalsın ve hemen ağlar mısın? “Güçlüyüm!” diyebiliyor musun? Haydi biraz daha yoğunlaş kendinde…
Kendini bulmak için araman gerekir. Aramak için de kendine zaman yaratman… Ayırman demiyorum çünkü yoğun tempo bir hayatta zaman ayıramayabiliyorsun, onun için kendine zaman yarat! “Bugün benim günüm!” de ve o gün senin günün olsun. Her ne olursa olsun başka hiçbir şeyin olmadığı bir gün… Sen ne istiyorsan ne yapmak istiyorsan onu yap o gün ve düşün… Kendini, yaptıklarını, yapacaklarını, olmak istediğin yeri, isteklerini düşün… Ve tabii ki bu isteklerin için neler yapman gerektiğini… Gözün korkmasın. Bu, senin
Her yeni gün yeni umut demektir. Yeni güne, yeni umutlara, geleceğe merhaba!
Birçok kişide olan bir sorun vardır: Umutsuzluk. İstediğimiz o an gerçekleşmedi mi? Eyvah! Tehlike çanları çalıyor demektir. Hemen bir hayal kırıklığı hemen bir umutsuzluk, çaresizlik alır götürür bizi… Hayata küseriz. Kapatırız kendimizi. Depresyon da derler bir tık ötesine… Hiçbir şeyden zevk almama dönemi başlamıştır artık. Neden mi? Çünkü her şey üst üste gelmiş ve bizi çok yormuş. Hayatımız yolunda gitmiyor (ki aslında yolunda giden hayatımız var, gitmeyen hayallerimiz).
Bir hayat çizdik kendimize ve başrol biziz. İstediğimiz gibi oynuyoruz. Doğrusu, oynamak istiyoruz. Belki başka gördüğümüz hayatlardan belki dizi/filmlerden ya da okuduğumuz kitaplardan… Görüyoruz, özeniyoruz biraz da… Bende de olsun diyoruz. Bizim olmayan hayata ulaşmaya çalışıyoruz. Ama unutulan bir şey var: O hayat bizim değil!
Herkesin bir yolu vardır gittiği… Kimi tozpembe yaşar hayatı (ki bazen de dışarıdan öyle görünür; içi beni dışı seni yakar misali), kimi ise diplerde çukurlardadır… Bazen özenilen hayat sana iyilik getirmeyecek olandır. Bilemeyiz…
Senin hayatın en doğru hayattır. Seçimlerin ise en doğru seçimler.
Bir hedef olmalı mı? Hedefe göre mi yaşamalı hayatı? Yoksa gelişine savrula savrula akışa mı bırakmalı yaşamı?
Hayatımız sorular, hedefler ve seçimler ile ilerliyor. Maalesef hiçbir zaman tek bir doğru yoktur. Dolayısıyla şöyle yapılmalı, böyle yapmalısınız demek mümkün değildir.
Her kişinin kendi düşüncesi ve karakteri ayrıdır ve her birinin problem çözme şekli de birbirinden farklılık gösterir. Ortaya çıkmış bir sorunda biri çabucak sinirlenip bağırırken bir diğeri sakinliğini koruyarak sorunu çözebilir.
Anlaşıldığı üzere herkes birbirinden farklıdır ve tek bir doğru yoktur. Kimine göre hedef olmalıdır hayatta kimine göre ise zamana bırakılmalı...
Her iki kümeden de biraz alan üçüncü kümemiz var bir de... Biraz hedefli biraz akışçı... Bu kişilerin hedefleri vardır. Hedefleri yönünde çalışmalar yaparlar. Kendilerini geliştirirler. Aynı zamanda da akışa bırakırlar... Evet, hedef var, olmasını istediği bir şey var. Ama sadece hedefe odaklı yaşamazlar. "Hedefim işimde yükselmek yönetici olmak bunun için çalışıyorum, geliştiriyorum kendimi... Olana kadar da akışına bırakıyorum... Zaman beni en doğru yere getirecektir." düşüncesindelerdir. Bu açıdan bakılınca bu kişiler biraz mantıklı