18 Mart...
Çanakkale Zaferi'nin günü bugün!
Osmanlı Ordusu ile yabancı güçlerin savaşlarının bizim galibiyetimizle sonuçlandığının günü...
Sene 1914... Çanakkele Savaşları başgösteriyor. Hedef Osmanlı topraklarını, Türkiye topraklarını ele geçirmek. Gözler İstanbul'da... Önce Çanakkale'yi boğazdan geçecek sonra İstabul'a ulaşacaklardı.
Yani hayaller böyleydi. (Asla gerçekleşmeyecek hayaller)
Düşman boğazdan deniz yoluyla dev gemileriyle saldırıyordu. Türk Ordusu onlara göre sayıca azdı... Zor bir savaş gibi görünüyordu ama Türkler pes etmediler.
İngiliz komutanlar 18 Mart 1915 sabahında Çanakkale'ye boğazdan bir kez daha saldırma planları yapıyordu. Gemiler hazırlanıyordu. Osmanlı zayıflamış, yorulmuştu 'bugün bu iş biter' diye düşünüyorlardı.
Düşman cephesi hain planlar yaparken Türk Ordusu da savunmalarını hazırlıyordu. 17'yi 18'e bağlayan gecede Nusret Mayın Gemisi ile Çanakkale Boğazına mayınlar döşendi. Yeni döşenen mayınlarla boğazdaki mayınların sayısı 400ü aşmıştı.
Hoşgörülü müsün? Cevabın evet mi? Ya öyle olduğunu sanıyorsan peki?
Çevremizde onlarca insan yer alıyor ve her birinin de kendine ait bir fikri, sahip olduğu bir görüş, bir düşünce var. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Bu insanların çoğunluğu kendi görüşünü başkalarına da kabul ettirmeye çalışıyor. Ve bunların da çoğunluğu yalnızca kendi görüşünün doğruluğuna emin olarak karşı tarafı dinlemiyor, dinlese de inanmıyor... Görüşünü kabul etmeyeni zorluyor... Peki hoşgörü? Hala hoşgörülü olduğunu savunabiliyor...
Bilgi paylaşımı güzeldir. Karşılıklı anlayış halinde yapıldığında ise daha etkili bir iletişim kurulmuş olur. Tek tarafın baskın olmaya çalıştığı durumlarda karşılıklı iletişimden bahsetmek söz konusu dahi değildir. Bu tip durumlarda tek taraflı ve tek yönlü iletişim vardır diyebiliriz.
Hoşgörü nedir nasıl olur?
Kendi tanımımdan ziyade Türk Dil Kurumunun yaptığı tanıma bakalım.
1. Anlam: Kendine aykırı gelse de her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme durumu.
2. Anlam: Felsefe Terimi
Kendisininkilerle çelişse bile, başkalarının düşünce ve kanılarını özgürce dile getirmelerinden rahatsız olmama, onların geçerliliklerine karşı tepki göstermeme tutumu.
Selam dostum, bu yazım hala harekete geçemeyenler için...
Senin de yaptığın birçok plan var değil mi? Hepsi bir gün hayata geçirilmeyi bekliyor. Peki ne zaman?
Kendini ertelemeyi bırak. Ne yapmak istiyorsan bugün yap. Başarabilirsin. İnan bana. Sen çok güçlüsün ve istediğin ne varsa yapabilirsin. Belki harekete geçmek için bir işaret bekliyordun ve o işaret bu yazı olacak. Bugün harekete geç! Erteleme! Erteledikçe ulaşmak istediğine daha geç ulaşacaksın veya hiç ulaşamayacaksın.
Kendini topla. Biraz özgüven, çalışma, azim ve istikrar gerekli senin için. Asla yapamıyorum deme. Kendini engelleme. Eğer işe yarayacak, harekete geçirecekse seni başkalarını incele. Onlar yapabildiyse sen de yapabilirsin. İnan kendine!
Sen en değerlisin. Birsin, biriciksin. Her ne istersen yapabilecek güce sahipsin. Kendini hiçbir zaman küçümseme, eksik ve yetersiz görme. Bazen zaman gerekebiliyor bazı şeylerin gerçekleşmesi için. Sen de zamanı bekle… Beklerken de kendini ve yapacaklarını düşün ve tabii sonunda elde edeceğin başarıyı da…
Yapılacaklar listeni hazırla ve bir bir gerçekleştirmeye başla. İlmek ilmek işle hayallerini… Yaşamını yavaşça şekillendir. Göreceksin her şey nasıl da yerli yerini bulacak…
Ha
Bugüne kadar ertelediğin ne varsa hemen bir liste yap kendine. Tüm bunları gerçekleştirme zamanı!
Haydi, hızlı bir giriş yapalım. Hızlı bir beyin fırtınası…
İstekler yazılsın kağıda, şuan aklından yüzlerce ertelenmiş fikrin uçtuğunu görebiliyorum. Peki ya hiç sordun mu kendine ‘neden erteliyorum?’ diye. Üşengeçlik mi? Cesaretsizlik mi? Bugün kır zincirlerini. Her ne istiyorsan yeniden bir adım at, bu kez daha güçlü! Hayata kocaman bir adım at! Kendin için. Çevren için…
Çeşitli sebeplerden dolayı isteklerimizi ertelediğimiz zamanlar olabiliyor. Yapmayı düşündüğümüz yüzlerce belki de binlerce planlarımız beynimizin arka odalarında gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Bazen üzerinden öyle zaman geçiyor ki ‘artık çok geç’ deyip aynı plana yoğunlaşmaktan vazgeçiyoruz bile. Yeni isteklere yöneliyoruz, onlar da hüsran… Sebep mi? Kendimizden çok başkalarını düşünmemiz, hayatın bizi bir kırkayak misali kırk yerden ayrı ayrı sarması, bizim deneyip başaramayışlarımız ve hüsran… Pes ediş…
Pes etme! Evet, ilk seferde işler istediğin gibi gitmemiş olabilir. Çok doğal. Yapmak istediklerimiz veya diğer tüm isteklerimiz o an olacak diye bir kaide yok. Düşün. İstediğin her şey anında gerçekleşebildi mi? Her
Çevrene dikkat et,
Gördüklerin ne kadar gerçek?
Yanındakiler,
Gerçek mi?
Kaç yaşındaysan yaşının katı kadar insanla öyle ya da böyle iletişim kurmuşsundur. Ki günlük yaşamda toplu taşımalardaki kişileri de çevremize kattığımızda yaşımızın katından çok daha fazla kişiyle aynı ortamda bulunduğumuzu fark ederiz.
Bugün yolda yanından geçen kaç kişiyi gerçekten fark ettin?
Ya da onlar seni fark etti mi?
Hayatın içinde var mısın yoksa kayıp mı? Merkez misin yoksa yardımcı mı? Çevrendeki insanlar gerçekten samimi mi yoksa hepsi yalan mı?
Selam okuyucu, ben dostum!
Ön yargılarımıza yenik düştüğümüz zamanlarda hatırlamamız gerekir, herkes kötü olamaz kimileri ise dosttur. Karşımızdakini yargılamadan önce tanımaya, anlamaya çalışalım.
"
Yabancılarla konuşmamalısın cıss...
Hayatına yeni birini sokmamalısın cıss...
Hey ona güvenme!
O sana zarar verecek!
Huzur mu arıyorsun? Huzurun olmadığını mı düşünüyorsun? Her şey üstüne geliyor öyle değil mi?
Aslında değil...
En daraldığın, bunaldığın anda bile kendini çaresiz hissetme... Yaşadığın kötü her ne varsa geçecek, güven bana...
Huzur mu arıyorsun?
Dışarı çık ve incele çevreni... Sonbaharın son ayındayız kış geliyor... Bak, yapraklar nasıl da dökülüyor yerlere... Ve yine bak... Hepsi ayrı bir renkte... Dökülse de renkliler ve hala tüm yeşilliğiyle ayakta duranlar da var...
Yaşam bir döngüden ibaret. Yaşaman ne gerekiyorsa bir gün mutlaka yaşayacaksın. Bazen gerçekleşmesi zaman alacak ama olacak... Düşmen gerektiğinde düşecek, kalman gerektiğinde yeniden kalkacaksın.
İçin sıkılacak, bunalacak ve bir süre sonra o da geçecek... İyi olan da bir gün geçecek, kötü olan da...
Ana odaklan.
Hey sen! Özentilik yapıyorsan hemen bırakmalısın. Özenmek kötü, örnek almak iyidir. Özenmek yerine örnek almayı dene... Kopya değil orijinal ol, bu da sana benden tavsiye!
Günümüz teknolojisiyle bir içerik yığını haline dönen internet ortamında çokça karşılaştığımız bir durum var. Kopya içerikler... Büyük firmalar da bazen bunları yapabiliyor... Doğru mu? Kesinlikle değil! Kopyalamak hem senin kaliteni düşürür hem de teknoloji olarak bakarsak Google da sevmez seni. Bu ne demek mi? İlk yazan kazanır kopya olan havayı alır! Şöyle ki Google aramalarında üstte yer almak için içeriklerinin SEO uyumlu ve orijinal içerik olması gerekir. Kopya olduğun zaman Google'da iyi yerlerde olman da biraz zor olur. Tıpkı gerçek hayattaki gibi... Gerçekte de orijinaller ekmeğini yerken kopyalar ikinci planda kalmaya mahkumdur...
Bir iş yapılacaksa kendine güveniyorsan evet sen yap! Yapabilirsin de... Kendine güvendiğinde başka bir düşünceye de gerek yoktur aslında. Fikir alabilirsin, araştırabilirsin, ilham alabilirsin ama birebir kopyadan kaçınmalısın. Örneğin içerik oluşturuyorsan, senden daha önce içerik yazan bir başka kişiyi de takip ediyor ve beğeniyorsan ondan ilham alman çok güzel bir durum.