Özellikle tüp bebek tedavisini deneyip başarılı olamamış anne adayları için umut ışığı olan PRP yöntemi ile yumurtalık fonksiyonları çalışır hale getirilerek kısırlık tedavi edilebiliyor.
PRP nedir ve ne şekilde etki göstermektedir?
PRP; kişinin kendisinden alınan kanın işlenerek elde edilen trombosit bakımından zengin plazmanın tekrar kendisine verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemidir. Enjeksiyon sonrasında yumurtalıklarda sessiz halde bulunan hücrelerin birkaç aylık süreç içerisinde aktive olmasıyla etki sağlanır. Tüp bebek tedavisinde, rahim zarında kalınlaşmanın sağlanmasında ve yumurta kalitesinin artırılmasında başarı sağladığı bilimsel olarak ispatlanmış olan ve her geçen gün gelişerek yaygınlaşan bu yöntem ile gebelik şansı düşük olan anne adaylarının şansı yükselebilmektedir.
Destek uygulama olarak kullanılan PRP tedavisi sadece tüp bebekte, rahim zarını uygun hale getirmek için değil, kötü yumurtalık rezervi olan, serum AMH ve FSH düzeyi bozulmuş bir yıldan fazla adet görmeyen menopozdaki hastalara da uygulanarak sağlıklı yumurta
Ozon terapi, başta cinsel iltihaplanma şikayeti olanlar olmak üzere genital bölgedeki akıntı, yara, koku ve kaşıntı enfeksiyon, mantar, sistit ve erkeklerde ise prostat iltihaplarında son dönemde oldukça başarılı bir uygulama olarak ön plana çıkıyor.
Tedavi edilmediğinde kronikleşerek, hem rahim ağzında hem de rahim içi, tüpler ve yumurtalıklarda kronik pelvik enfeksiyona yol açan genital iltihaplanmalar, erkeklerde ise prostat ve idrar yollarına yayılarak kısırlık ve cinsel problemlere neden olabiliyor. Ayrıca geçmeyen kasık ve karın ağrılarıyla seyreden durumlara da neden olabilen iltihaplanmalara karşı ozon terapi ile başarılı sonuçlar alınabiliyor.
Neden ozon terapi?
Üç oksijen atomundan oluşan ve doğadaki en güçlü oksidanlardan olan ozon gazı, bu özelliğiyle birçok rahatsızlığın tedavisinde güvenle kullanılabiliyor. Ozon terapi ile ilgili yapılan araştırmalar da bilimselliğini kanıtlayarak bunu destekliyor.
Bağışıklık sistemini güçlendirerek bakteri, virüs ve mantarları öldüren bu yöntem, diyabet-diyabetik ayak yaraları, dolaşım
Vajinismusun en önemli ve öncelikli tedavisi, altta yatan psikolojik bozuklukları ortadan kaldırmayı hedefleyen psiko-seksüel terapi olsa da, buna ek olarak son dönemde uygulanan ve yeni bir teknik olan vajinal botoksla, fiziki müdahalede bulunularak da fayda sağlanabiliyor.
Botoks uygulamasıyla genital bölgede bulunan kaslardaki sinir uçlarının etkilenerek kasın kasılmaması hedefleniyor. Pelvik diye tabir edilen bölgenin taban kaslarına yapılan uygulamayla buradaki kaslarda artık kasılma olamamasından dolayı penisin vajene girişi sağlanarak artık ağrı hissedilmeyebiliyor.
Kişiye özel yöntem belirlenmeli
Vajinismus tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılır. Bu yöntemler kişiye özgü olacak şekilde geliştirilmeli. Çünkü vajinismus kişinin geçmiş tecrübelerine, geçirdiği hastalıklara, cinsel tecrübelerine, sosyal yaşantısına, aile yaşantısına ve toplumsal koşullara göre ortaya çıkabilir.
İlk olarak hastanın bu soruna neden sahip olduğu araştırılmalı. Psikolojik değerlendirme yapıldıktan sonra tedavi yöntemleri ve süreci belirlenmeli. Gerekli
Cinsel tiksinti bozukluğu yani cinsel ilişkiden ve cinsel ilişkiyi başlatan hareketlerden tiksinme ve buna bağlı olarak kaçınma durumu olarak ifade edilebilir.
Sexual Aversioan Disorder kısaca SAD olarak da bilinen bu durum kadınlarda ve erkeklerde görülse de yapılan araştırmalar sonucunda sorunun kadınlarda çok daha fazla görüldüğü bilinir.
Cinsel Tiksinti Bozukluğu Neden Olur?
Cinsel tiksinti bozukluğuna neden olan durumlara bakıldığı zaman çocukluktan ya da aileden gelen sorunlarla karşılaşılır. Muhafazakâr bir çevrede büyümek, cinselliğin tabu olarak görüldüğü toplumlarda yaşamak, aile içi şiddet, cinselliğin yanlış algılanması veya öğretilmesi cinsel tiksinti bozukluğuna neden olabilir.
Kişinin cinselliğin tabu olduğu bir ortamda yetişmesi eşiyle arasındaki ilişkinin doğrudan etkilenmesine neden olur. Cinsel ilişkinin muhafazakâr çevrelerde kötü ve yanlış bir durum olarak lanse edilmesi; kişinin evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamasına engel olmak için cinselliğin kötülenmesi de ilerleyen dönemlerde cinsel tiksinti bozukluğuna yol açabilir.
Bunların yanı sıra çocukluk döneminde yaşanan bir travma ya da kişinin cinsel şiddete maruz kalması; taciz, tecavüz ya da istismar gibi
Sanılanın aksine yalnızca kadınların problemi olmayan, erkeklerin de çoğunluğunda baş gösteren ilk gece korkusunun evliliğinizin kabusu olmaması sizin elinizde…
Toplumda azımsanmayacak oranda çok olan sorun çözümsüz değil. “İlk gece korkusu” ya da “cinsel ilişkiye girme korkusu” olarak bilinen bu durum çoğunlukla psikolog ve cinsel terapistlerden destek almayı gerektirebilir.
Özellikle daha önce tecrübesi olmayan kadın ve erkeklerde görülen bu korkuyu yenmek için unutmamanız gereken en önemli konulardan biri cinselliğin her iki tarafın da haz alması ve mutlu olması için gerçekleşen bir eylem olduğudur.
Bu eylemi farklı bir nedene bağlamadan, zihninizde soruna dönüştürmeden rahatça yaşamanız gerekir. Aksi halde ilişki size zevk vermenin dışında korku ve uzak durmak isteyeceğiniz bir hal alacaktır.
Bunun yanında çiftlerin etraftan duyduğu aşırı kanama ya da aşırı acı gibi yanlış veya olumsuzluklar sebebiyle o geceyi korkuyla beklemesi, vajinismus korkusu, taciz veya tecavüz gibi kişiyi derinden sarsan travmalar ile takıntılar da bu korkuyu doğurur.
İlk gece korkusunu nasıl yenebiliriz?
Öncelikle eşinizle açık konuşmalı ve ön sevişmeyi olabildiğince uzun tutmalısınız. Böylelikle vajina
Gebelik döneminin başında pek sık rastlanmasa da ilerleyen aylarda neredeyse tüm kadınlar idrarını tutamama, idrar kaçırma sorunlarını yaşamaktadır. İlk 3 ay içinde nadir görülen idrar kaçırma 4. aydan sonra gebelerin yaklaşık % 70’inde görülür.
Gebeliğin ilk trimesterinde anne adayının böbreğinden süzülen kan oranı yavaş yavaş artar ve ikinci trimesterda ise bu oran maksimum düzeye ulaşır. Bu sayede böbreklerde idrar yapımı arttığından kadın çok sık idrara çıkmak durumunda kalır.
Ayrıca gebelik ilerledikçe büyüyen, genişleyen rahim, mesaneye, idrar torbasına baskı yapabilmekte, onu yukarı itmektedir. Bununla birlikte gebelikte artan progesteron hormonu da rahim ve diğer organları tembelleştirir, gevşetir ve östrojen alıcı sayısını azaltır. Tüm bunlardan dolayı da idrar kaçırma ve idrar yolları enfeksiyonları sıkça yaşanır.
Çok sık rastlanmasa da bazı kadınların bağ dokuları normalden daha zayıf olmakta ve gebelik öncesinde de idrarını uzun süre tutamayan bu kadınlar gebelik döneminde çok daha fazla idrar problemleri yaşayabilmektedirler.
Gebelikte idrar kaçırma hangi durumlarda normal karşılanır?
Gebe kadınların büyük bir bölümü gebeliğin 4. Ayından sonra sık sık idrara çıkmaya ve
Evlenmeyi planlayan birçok çift için evin düzeni, balayı planı, gelinlik ve damatlık, saç, dekorasyon, davetiyeler ve daha birçok şey oldukça önemli. Ancak bunların arasında genellikle görmezden gelinen fakat en önemlilerinden birisi olan evlilik öncesi danışmanlıktır.
Evlilik öncesi danışmanlık önemli bir sağlık kontrolüdür. Yakında hayatlarını birleştirecek olan çiftlerin orak hücre anemisi gibi genetik kan hastalıklarına veya hepatit B, C ya HIV/AIDS gibi enfeksiyonlara sahip olup olmadığı kontrol edilir.
Eşlerde keşfedilen herhangi bir hastalığı birbirlerine geçirme ihtimalini önlemek amacıyla bir tıbbi konsültasyon sağlamak ve mükemmel sağlıklı bir aile planlamaya yardımcı olmak için seçenekler ve alternatifler sunulur. Ayrıca evlilik öncesinde yapılan bu kontroller çiftlerin birbirleri ile nasıl ilgileneceği konusunda da yardımcı olur.
Neler gerçekleştirilir?
Evlilik öncesi danışma evlilikten önce herhangi bir zamanda yapılabilir, ancak tavsiye edilen zaman dilimi evlilikten önceki 6 aydır. Bu süreçte genellikle talasemi gibi bir kan anormalliği olup olmadığını belirlemek için rutin bir kan testi ve hemoglobin analizi yapılır. Ayrıca iltihaplanma sürecini bilmek için eritrosit
Laparoskopi Nedir?
Laparoskopi, genel anestezi altında ucunda kamera olan özel cihaz ve trokarlar ile hastanın karın bölgesine küçük kesi ile girilerek (yaklaşık 1.5cm) görüntülenerek uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Günümüzde birçok cerrahi alanda tercih edilen Laparoskopi, Jinekolojik ameliyatların yaklaşık %95’ inde tercih edilir ve riski çok düşük olan bir yöntemdir. Özellikle rahim ve yumurtalık kistlerinin tedavisinde yüksek oranda tercih edilir. Başarıyla sonuçlanabilmesi için, özel eğitim ve deneyim gerektirir. Halk arasında “kapalı ameliyat” olarak isimlendirilir.
Laparoskopik Ameliyatların Avantajları:
• Cildinizde estetik açıdan sizi rahatsız eden iz bırakmaz.
• Hastanın iyileşme, toparlanma ve hastanede kalış süresini kısaltır.
• Karında ve ameliyat bölgesinde hasar minimumdur.
•