Taytlar uzun zamandır kadınların vazgeçilmez giyim parçalarından. Hem rahatlığı, hem zayıf göstermesi, hem de bir çok kombinasyona uymasıyla, küçükten büyüğe herkes için gardıropların temel taşlarından. Hayatımıza ilk girdiğinde fazlasıyla yadırganmış olsa da bugün her yaştan, her kilodan ve fizikten kadının tercihi. Tercih etmemek mümkün değil ki! Çok seviyoruz taytlarımızı.
Göz alıcı ve muhteşem görüntülerin yanı sıra, talihsiz ve istenmeyen birçok görüntüye sebebiyet verdiği de bir gerçek. Giyen kişi her ne kadar halinden memnun olsa da, ‘yok artık, evden çıkmadan önce hiç aynaya bakmıyor mu bu kadın?’ ya da ‘ooooo o kadar da değil, bu kiloda/bu vücut tipinde tayt mı giyilir?’ gibi soru ve yorumlara varan vakalarla sıkça karşılaşıyoruz.
E şimdi sadece zayıf ve düzgün hatlı olanlar mı tayt giysin? Sizler ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bence herkes tayt giyebilir. Tek dikkat edilmesi gereken nokta fiziksel özelliklere göre doğru kombin edilmesi.
Fit ve düzgün hatlı vücudu olanlar üzerine her şeyi giyebilecekleri gibi karnı açık bodylerle kombin edebilirler. Kalçası üst bedenine oranla geniş olanlar rahatlıkla taytlarını giyip, desenli ya da canlı renkli bir elbise
Kadınlar kadar erkekler için de parfüm önemli bir detay. Parfüm kesinlikle severek kullanılmalı. Ancak beğendiğiniz her parfüm size yakışıyor anlamına gelmiyor. Kokusunu sevdiğiniz kadar teninize yakışması da önemli. Hem beğendiğiniz hem de teninize uygun parfümü deneme yanılma ve biraz da etrafınızdaki kişilerden gelen yorumlara göre seçebilirsiniz.
Bu seçimi yapmak için kendinize zaman ayırın ve bir parfümeriye gidin. Öncelikle tanıdığınız şişelere yöneleceksiniz normal olarak ancak bu defa farklı bir şey aradığınızın ve değişime açık olduğunuzun bilincinde olarak seçeneklere göz atın. Hatta size yardımcı olmak için hazırda bekleyen satış danışmanlarından yardım alın. Nasıl kokular sevdiğinizi ve nasıl bir şey aradığınızı söyleyin. Deneyeceğiniz parfümü el bileğinize sıkın ama hemen almayın. İlk sıktığınızda koklayın ve oradan ayrılın. Bir kahve için ve yirmi dakika sonra bileğinizi tekrar koklayın. Hala koku sizi heyecanlandırıyorsa o zaman mağazaya geri dönün ve parfüm satın alın.
Yeni parfüm alanlar hemen etrafındakilere ‘bak yeni parfüm aldım, koklasana bana yakışmış mı?’ diye sorarlar. Bunu sakın yapmayın. Güzel koktuğunuzu size söylerlerse memnun olun ama
Hepimiz bazı şeylere hiç düşünmeden para harcıyoruz. Bazı şeyleri de gereksiz harcama olarak görüp uzak duruyoruz. İhtiyaç ve öncelikler açısından kişiye göre farklılık gösteren genel alışveriş alışkanlıklarımız var. Bunların en az önem verilen ve paranın boşa harcandığına inanılan, ancak mutlaka alınması gerekenlerinin başında çorap, iç çamaşırı, terlik, pijama, atlet gibi çok kullanılan giysiler yer alıyor. E bunların çoğundan genelde bir tane de alınmıyor. Sayı arttıkça ödenecek tutar da artıyor. İşte tam bu noktada hemen iç ses konuşmaya başlıyor ‘Aman yaa bir çorap değil mi? Zaten kaç defa giyeceğim ki?’ Ya da ‘Of ya erkek adamın donu ne kadar farklı olabilir ki? Don işte! Hem görünen bir şey değil, hem de zaten her dakika yıkanıyor ve yıkandıkça rengi gidip, tipi de bozuluyor, çok para vermeye ne gerek var?’. Gibi iç diyalogların sonucunda mümkün olan en düşük miktara alınabilecek en fazla adet çorap yahut külot alınarak eve gidiliyor.
Çorap, külot ve diğer bütün iç giyim parçaları hem kadınlar hem erkekler için en çok dikkat edilmesi gereken detaylar. Bu ürünlerin sağlık açısından sentetik içermeyen ya da en az miktarda içeren, mümkünse bambu, pamuk, pamuk/saten
Yoğun bir haftadan sonra, hafta sonu programları gerçekleştirilmek üzere harekete geçme zamanı geldi. Eş dost arkadaşlarla yapılan kahvaltı programları, akşam yemeği planları, gün içinde bir yerlerde bir şeyler içerken muhabbet, ayak üstü bir şeyler atıştırma, sinema ve tiyatro, maç izleme, uzun playstation partileri, aile ziyaretleri gibi kadın erkek, erkek erkeğe, aile içi ya da arkadaşlarla yapılan tüm aktiviteler… Hayat dinamik ve hızla değişen bir süreç ve bu süreç içinde bizler oradan oraya savruluyoruz. Bu savrulma sürecinde rahat ettiğiniz, mutlaka hava şartlarına uygun ama her zaman şık, temiz ve stilinizi yansıtan şeyler giymeniz daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi kendinize güveninizi ve dolayısı ile ruh halinizi etkilediğinden girdiğiniz her ortamda iyi hissetmenize sebep olacaktır.
Maalesef hafta sonu rahat giyinme konusunu çok yanlış anlayan büyük bir kitleye sahibiz. Ve bu kitle her geçen gün daha da büyüyor. Fransızcadan dilimize eşofman olarak geçen pamuklu veya sentetik kumaştan yapılan iki parçalı giysi, çok fonksiyonlu olmasının yanı sıra, amacı dışında sınırsızca kullanılmasından ötürü en antipatik kıyafetler listesinin başında yerini alıyor.
Eş
KARL LAGERFELD tartışmasız modanın temel taşlarından. Kendine haslığı, ne yaptığına odaklanması, çalışkanlığı, disiplini, yaratıcılığı ve işini aşkla yapmasının sonucunda Lagerfeld bugün tüm dünyada bilinen ve bilinmeye devam edilecek bir Moda Kralı. Alman bir ailede ve Hamburg’da doğmasına rağmen ‘Paris’li’ olmuş bir efsane.
Malum hepiniz internette ismini yazarak yaptığı işler, hayatı, nasıl biri olduğu gibi konularda yüzlerce bilgiye sahip olabilirsiniz. Ki biraz araştırma yapmanızı da öneririm. Bu tip insanlar dünyaya pek sık gelmiyorlar. Geldiklerinde de sessizce gitmiyorlar. Böyle bir gidişi hak eden adamın kim olduğuna bir göz atın derim. Karl ile ilgili yazı yazmak istememin tek nedeni bu adamın bana göre en önemli özelliğinden bahsetmek.
Kral Karl’ı Kral yapan en önemli nokta, eski yaptığı veya halihazırda yapıyor olduğu birbirinden farklı işlerin her birinin, sanki farklı farklı coğrafyalarda, farklı beyinlerden ve bakış açılarından çıkmışçasına tek ve özel olmalarıydı. Kesimi, rengi ve bütün özellikleri farklı, en değerli pırlantaları yapıp, onları gösteriş yapma ya da daha parlak gösterme kaygıları taşımadan, ışıldamalarına izin vermesiydi. Aynı beyin, aynı
Tıpkı kadınlar gibi erkekler de akşam yemeği için özenerek giyiniyorlar ki zaten öyle de olmalı. İster erkek erkeğe, ister kadın erkek karışık arkadaşlarla, isterse kız arkadaş/eş ile akşam yemeği öncesi erkekler de, ‘ne giysem acaba’ diye düşünüyor. Dışarı çıkmadan önce eve uğrayıp, duş alıp, güzel giyinerek geceye 1-0 önde başlamak varken baştan kaybetmeye ne gerek var? Tabi eve uğrayacak mesafe, zaman gibi engelleriniz olabilir. Ancak bunlar ve diğer pürüzler temiz, bakımlı, yakışıklı ve özenli olmamıza engel değil. Kıyafetlerinizi yanınıza alıp yemek öncesi uygun bir yerde üzerinizi değiştirebilirsiniz.
Her daim bilinçli bir şekilde görünümünüze önem vererek kendinizi iyi hissetmeniz en önemlisi. Kendine güvenli, iyi hisseden kişi pozitif olur. Pozitif olan kişi pozitif kişiler ve olaylarla karşılaşır ve hayatı iyilikten iyiliğe, bolluktan bolluğa akmaya başlar.
O zaman ne yapıyoruz? Kendimize değer veriyor, özen gösteriyor ve kendimizi seviyoruz
Tamam kendimizi çok seviyoruz. Eve de geldik. Duş aldık, dişimizi fırçaladık. Motivasyonumuz da yüksek çok şükür. Ama ne giyeceğiz?
Öncelikle akşam yemeği ‘özel’ bir programsa, önemli olduğu halde takım elbise yada
Çoğu iş yerinde cuma günleri uygulanan Smart Casual yani Şık Rahat diye çevirebileceğimiz dress code/kıyafet tanımı, değiştirilmeden İngilizce haliyle Türkçe dahil diğer dillere adapte olalı epey bir zaman oldu. Tabi sadece bu tanımı cuma günleri değil, tam zamanlı kıyafet kodu olarak kabul eden şirket sayısı da gün geçtikçe artıyor. Bu artış çalışanların motivasyonları ve buna bağlı üretkenliklerinin çoğaldığını gösteriyor.
Birçok ülkede tam olarak anlaşılmadığı gibi, zaten en kafa karıştıran kıyafet tanımı olduğu da bir gerçek. Bu kafa karışıklığının sonucu olarak kadın erkek birçok kişinin iş ortamına uymayan kıyafetlerle ofise gittikleri sıkça gözlemleniyor.
Smart Casual giyimi erkekler için en iyi açıklayan giyim parçaları; blazer ceket, beyaz gömlek, düzgün bir kanvas veya Jean pantolon (yırtık, renkli, parlak, zincirli vb olmayan) ve kahverengi/lacivert loafer ayakkabıdır. Ancak bu parçaları belirtiyor olmam her cuma işe giderken aynı şeyleri giyelim demek değil tabii ki. Bu parçaların çizgilerinde gezinmek demek. Renklerle, kesimlerle oynamak ve bazı parçalar eklemek ya da bazı parçaların yerine başkalarını koymak demek.
Yani cuma günleri, özellikle erkekler için
Çalışan kesim için erkek kadın herkesin gardırobunun çoğunluğu normal olarak iş kıyafetleriyle dolu. Ofis kurallarına, ortamına, şehrine, hava şartlarına bağlı olarak şekillenen gardıroplarda ne de çok giyilmeyen parça var. Almışız, birkaç defa ya giymişiz ya giymemişiz öylece dolapta duruyorlar. Yazdan kışa kıştan yaza geçerken her defasında elimize geçen ve hem giymediğimiz hem de atamadığımız bu kıyafetlerle bir ömür yaşamaya artık devam etmiyoruz!
Erkekler için giyim neyse ki eskiye oranla daha da çeşitlendi de, iyi giyinen erkek sayısı her geçen gün artmaya başladı. Çok değil yakın geçmişte hepimizin hatırlayacağı gibi erkeklere göre sadece giyim konusunda değil diğer birçok konuda seçenekler çok sınırlıydı. Başta farklı markaların çoğalması, sonrasında da sosyal medya, gezdiğimiz mekanlar, internet, dergi, gazete ve diğer birçok kanalın hayatlarımıza girmesiyle artık çok değişik fikirler alabiliyoruz. Dünya hızla büyük bir şehir haline geliyor ve hepimiz bu gelişim içinde birbirimizi görebiliyor ve birbirimizden çok şey öğrenebiliyoruz. Bütün bu bilgiler ışığında günümüzde giyim çok daha kolay, her kazanca uygun, renkli ve çeşitli hale geldi.
İşe giden erkekler için işler