Tribün böyle.... Ya saha içi? Valla, Kartal kazandı diye eleştirmemek olmaz! Özellikle ilk yarı.. Topla oynama yüzdesi Kartal’ın uzak ara lehine...
Ya futbol, ya üretim, ya pozisyon?
Bir kaleyi bulan şut, bir de gol, hepsi o kadar. Yani Kartal, bu yarıda ‘aynı tas, aynı hamam’!
Niye? Topla bu kadar yavaş olursan, vites yükseltmezsen, adam eksiltmezsen, pozisyon bulmak için göbeğiniz çatlar göbeğiniz!
Eee bir de Kartal, rakipler için bilinen köydür, kılavuz istemez! Demem o ki, Kartal’dan puan ya da puanlar mı almak istiyorsunuz?
Alan daraltın, savunmanıza yaslanın, sabırlı olun, yeter... Tıpkı Kayserispor gibi...
Kayserispor’da Thiam adlı bir kanat oyuncusu var, durdurabilene aşk olsun. Adam forvet falan değil, ama buldu mu, babasını tanımıyor, çakıyor, iki golü de o attı. Böylesi bir oyuncuya nefes aldırmayacaksınız, nefes!
Beşiktaş’ın kadrosu ligimizin en iyi kadrosudur. Tabii ki kağıt üzerinde!
Saha içinde mi?
Hiç öyle görünmüyor. Farkı hisseden var mı?
Saha sonuçları Kartal’ı müthiş bir travmaya itti. Kötü oynadığı maçlarda ‘sakatlara’ sığınıyordu Kartal! Ki, bu kadar sakatlığı ömrümde ne duydum, ne de gördüm! Ya sağlamken oynadığı futbol? Onu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim!
Düşünün koskoca Beşiktaş, kafadan 10 dakika baskı yapıyor, hadi siz deyin 20 dakika! Ya sonra? Geri vitese takıyor!
Bir de özgüven kaybı var ki, sıfırın altında sıfır!
Valla bu travmadan Kartal’ı çıkaracak olan yine Sergen Y alçın’dır. 1-2 maç sonu konuşmasında Sergen hocanın da psikolojisini hiç iyi bulmadım. Tabii ki saha sonuçları da onu üzüyor, şekerini yükseltiyor!
Beşiktaş, Devler Ligi’ni büyük hayal kırıklığıyla noktalarken, bırakın galibiyeti kenara, puana hasret kaldı!
Tablo net, doğal olarak teknik direktör Sergen Yalçın, Borussia Dortmund maçına yedek ağırlıklı bir kadro sürdü.
Valla, hiç yadırgamadım, artık olan olmuş, ununu eleyen eleğini asmış, Kartal, oyun dışı kalmış!
Ya iç hatlar?
Kartal, maalesef bu kulvarda da uçurumun kenarında turluyor, düştü düşecek!
Tablo negatif ötesi yani!
Sergen hoca da biliyor ki, Kayserispor maçının skoru bir çok şey ifade ediyor!
Her iki takım da ‘sıkıntılı’ bir süreçten geçiyor! Kasımpaşa benzetme yerindeyse ‘can’ derdinde, ateş hattında, gelecek adına SOS veriyor!
Beşiktaş... Onun derdi rakibine oranla biraz farklı, ‘çıkış’ arıyor, çünkü zirveye ha havlu attı ha atacak, bunu dün bir kez daha gördük! Her iki takım da kazanmak zorundaydı, başka skor ikisini de kurtarmıyordu!
Temposu ve de heyecanı düşük bir ilk yarı izledik! Kartal ilk yarıda topun sahibi, pozisyon üretiminde önde, gelin görün ki, fırsatları golle taçlandıracak krampon mu, hak getire!
Örneğin Larin... Hava topunu kazandın ne güzel, niye vurmakta gecikiyorsun, davetiye mi bekliyorsun arkadaş? Aferin Can Bozdoğan... Yetenekli olduğu bir gerçek, sadece tecrübesiz, biraz ürkek ve çekingen... Attığı golü gördünüz mü Can’ın? Kaybettiği topu kazandı, rakiplerini geçti, düzeltti, soluyla topu çatala gönderdi...
Ardından Welinton kafayla net fırsatı kaçırdı, neyse ki mazereti var, golcü değil adam ne yapsın! Keza Atiba...
Sergen Yalçın’ı yakından tanıyanlar iyi bilir. Öyle günü kurtarma politikası hiç gütmez. Kelimeleri eğip bükmez, içinden ne geçiyorsa aynen dilindedir. Yani başarısızlığın üstünü örtmeye çalışmaz, birileri gibi tribünlere oynamaz!
Bir atasözümüz var; “Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye... Bu söz tam da Sergen Yalçın’a göre!
Elbette bu oyunda özeleştiri olacaktır... Ne var ki bunu ulu orta yaparsanız vay halinize! Beşiktaş’ın tablosu kuşkusuz negatif. Kadro kalitesiyle, oynadığı futbol hiç ama hiç örtüşmüyor, ters orantılı!
Sergen hoca da buna vurgu yapıyor, dert yanıyor! Efendim iki haftadır maç sonu konuşmalarına kızanlar, eleştirenler olabilir, onlara da saygı duymak gerekir. Başarı nasıl ortak ürünse, başarısızlıkta da herkes payına düşeni alacak! Öyle kaçmak yok!
Demem o ki herkes oturup, aynaya bakacak, özeleştirisini yapacak! Nitekim Sergen Yalçın, bu konuda da gayet açık konuştu, sorumluluğun tamamen kendisinde olduğunu
Beşiktaş'ta şimdi herkes birbirine şunu soruyordur; Bu takım bu hale nasıl gelir?
Gelir kardeşim, gelir! Basiretiniz bağlanır, özgüven duygunuz yerle bir olursa gelir!
Hele hele rakipler sizi çözüyorsa, gelir, gelir, niye şaşırıyorsunuz ki?
'Banko' kazanacağınız maçlarda yeniliyorsanız, son kaçınılmazdır! Oynadığınız futbol kadronuzla ters orantılıysa ki öyle, niye şaşkınlık içindesiniz? Geçmişe gerek yok, düne bakın... Biri eline - koluna sahip çıkamıyor, penaltıya neden oluyor! Hadi su götürür tarafı var... Peki, Necip'in gördüğü kırmızı karta ne demeli? Bunun hiç savunması bile olmaz, yakıştıramadım!
Kaldı ki her iki karar da sabaha kadar doğrudur! Sadece bunlar mı? Elbette hayır... Mert'e ne demeli? Yılların tecrübesi var apoletlerinde...
Gelin görün ki ikinci goldeki ıskasını acemiler yapmaz! Çıkıyorsan, sağlam çıkacaksın arkadaş! Dördüncü golde ise ayağı çime takıldı, dizi döndü... Geçmiş olsun...
Şimdi burada Champness'e yani golü atana da bir çift lafımız olacak. Zaten farkı üçe
Birisi eline-koluna sahip çıkamıyor penaltıya neden oluyor, diğeri rakibine paldır-küldür giriyor, kızarıyor!
Hadi Rosier’in penaltısı hoş görülebilir. Peki, kaptan Necip’e ne demeli?
Güzel adam, top kalenden oldukça uzakta... Tehlike yok, niye rakibine sert giriyorsun ve takımını yalnız bırakıyorsun?
Bitmedi... Birisi kalesini terk ediyor, eli - ayağına dolaşıyor, topu ıskalıyor, gol oluyor.
Durun, durun...
Son golde Mert çime takıldı, sakatlandı, oyun dışı kaldı, rakip topu yine boş kaleye gönderdi.
Kaldı ki, VAR’a takılan iki pozisyonda orta hakemin kararı doğru, tartışılacak yanı yok.
Şampiyonlar Ligi, her takımın, her futbolcunun adeta rüyasıdır. Çünkü birçok açıdan önemli bir vitrindir. Hem şöhret, hem de para kazanma adına önemli bir kulvardır. Başka ülkelere, başka takımlara kanat çırpma adına da büyük bir fırsattır.
Sadece bunlar mı?
Bu kulvarda alacağınız her puan takımınıza para olarak döndüğü gibi, ülkenize de puan anlamında katkı sağlıyor.
Yönetim kesenin ağzını açtı, nokta atışı transferlere imzasını attı. Ne var ki, bu kulvarda Kartal’ın hesabı hiç çarşıya uymadı, rakiplerden çok sakatlıklarla boğuştu, ‘misafir’ olmaktan öteye gidemedi, iç hatlara dönüş yaptı!
HHH
Bu kulvarda kalan tek maç, B. Dortmund... Tam bir prestij maçı... Dortmund ikinciliği kovalıyor, bizi de açıkçası hiç ilgilendirmiyor!
Geriye ne kalıyor Kartal adına?