4 Ağustos 1944 sabahı...
Hollanda’da iki yıl boyunca bir kitaplığın arkasına gizlenmiş bir kapı ve merdivenle ulaşılan ek binada saklanan Frank ailesi ve onlarla kalan diğer dört Yahudi, Naziler tarafından düzenlenen bir baskında yakalanarak Yahudi imha kampı olan Auschwitz’e gönderildi. Bugün Frank ailesinden geriye bir not defteri kaldı: Anne Frank’ın kaleme aldığı bir anı defteri. Ve geçen 77 yıl boyunca tek bir soru soruldu:
Anne Frank ile ailesine ve onlarla kalan diğer dört Yahudi’ye ihanet eden kişi kimdi?
***
2017 yılında Hollandalı belgesel yapımcısı Thijs Bayens’in önerisi üzerine, 23 kişilik uluslararası bir “soğuk vaka ekibi” oluşturuldu. Ekip, yapay zekâ ve modern araştırma tekniklerini kullanarak, röportajlar ve günlüklerden arşivlerdeki dizinlere ve savaş dosyalarına kadar hemen bütün verilerden yararlandı.
Yapay zekâ sayesinde beş yıl boyunca yedi ülkede o evde saklı kalan sekiz Yahudi’ye kimin ihanet etmiş olabileceği incelendi. 20 farklı senaryo ve 30’un üzerinde şüpheli araştırıldı. Şüpheli 28 kişi elendi. Ve sonuçta araştırmacılar, Yahudi Konseyi üyesi ve Amsterdam’ın önde gelen noteri Arnold van den Bergh’in, kendi ailesinin güvenliğini garanti altına almak için gizlenen Yahudilerin adreslerini Almanlara ilettiği sonucuna vardılar.
Ve bu olası senaryo, toplama kampı ve savaştan sağ çıkan Anne’nin babası Otto Frank’a gelen isimsiz bir ihbar notuna dayandırıldı. Bu not o dönemde Amsterdam polis soruşturmasının gözden kaçan bir parçası olsa da Anne Frank araştırmacıları için yeni değil. Ancak araştırma ekibinden emekli FBI dedektifi Vince Pankoke göre ise bu sonuç yüzde 85 doğru. İnsanların birbirlerine ihanetinde faşizmin yıkıcı etkisini anlamak bakımından Bayens’in sözleri ise oldukça anlamlı: “Bir fail aramaya gittik ve bir kurban bulduk” diyor. Anne Frank Evi müze yetkilileri de araştırmayı memnuniyetle karşılasa da bu araştırmanın pek çok soruyu cevapsız bıraktığına inanıyor. Müze yetkililerine göre bu gizemin çözüldüğü söylenemez. Hatta araştırma, yapbozun hâlâ birçok eksik parçası olduğunu düşündürüyor.
***
Soğuk dava ekibinin, Yahudi Anne Frank ve ailesine kimin ihanet ettiğine dair “en olası senaryo” dediği bu araştırma, Kanadalı akademisyen ve yazar Rosemary Sullivan tarafından kaleme alındı ve “Anne Frank’a İhanet” adlı kitaba dönüştürüldü. Türkiye ve Avrupa’da bazı medya grupları “failin bulunduğu” ya da çıkan sonucu “yapay zekâ” başarısına bağladı. Pek çok haber kuruluşu, herhangi bir uzman yanıtı olmadan noter van den Bergh’i ihanet eden olarak adlandırarak raporu eleştirmeden sayfalarına taşıdı. Türkiye medyası “Anne Frank’ı ihbar edeni yapay zekâ buldu”, “Yapay zekâ 77 yıllık sırrı çözdü” başlıklarını atarken İngiliz Daily Mail gazetesinin internet sitesi “Anne Frank bir Yahudi noter tarafından ihanete uğradı” manşetini attı.
***
Yahudi bir noteri şüpheli olarak gösteren kitaba oldukça geniş yer ayıran New York Times, The Guardian gibi gazeteler ise sonuca şüpheyle yaklaşan akademisyenlerin görüşlerine yer vererek yapay zekânın minimal katkısından söz etti.
The New York Times’da yer alan Nina Siegal imzalı makalede, İkinci Dünya Savaşı ve Holokost uzmanları, araştırmada yer alan kanıtların bir şüpheliyi adlandıracak kadar güçlü olup olmadığını sorguluyor. Makalede görüşlerine yer verilen birçok akademisyene göre; yüksek teknolojili araçlar, araştırmacıların büyük ölçüde eski ipuçlarını yeniden keşfederek ulaştığı bulgularında minimal bir rol oynadı. Anne Frank’in üzerine araştırmalar yapan yazar David Barnouw da, Bergh’i şüpheli olarak gördüğünü, ancak notun ötesinde bir rol oynadığına dair hiçbir kanıt bulunmadığı için ismini elediğini belirtiyor. Yahudi aleyhtarı tutumları araştıran Amerikalı yazar Dara
Horn ise bu araştırmanın sonucuna inananlar açısından oldukça düşündürücü bir yorumda bulunuyor: “Yahudi olmayan bir kitleye çekici gelmesinin bir nedeni var. Bu, kendi sorumluluğunuzu düşünmek zorunda kalmamanızı sağlar.” Yapay Zeka faili bulmak isterken yeni bir kurban yaratabilir.
Eleştirilere neden olmuştu
Holokost’ta Yahudilerin de suçlanması yeni bir olay değil. “Eichmann Kudüs’te” adlı kitapta Hannah Arendt’in, eleştirilere neden olan “Bir Yahudi için Yahudi liderlerin kendi halklarının yok edilmesindeki bu rolü, şüphesiz tüm karanlık tarihin en karanlık bölümüdür” sözleri bugün hâlâ tartışılıyor olsa da Nina Siegal imzalı makalede yer alan bilgiler bu tartışmaların anlamsızlığını ortaya koyacak nitelikte: Yaklaşık 15 bin Hollanda vatandaşı, savaş sonrası mahkemelerde bir tür iş birliği yapmaktan, bunların yaklaşık yüzde 10’u saklanan Yahudiler hakkında bilgi vermekten mahkûm edildi. Bunlardan 152’si ölüm cezasıyla sonuçlandı ve bunların 40’ı infaz edildi. Suçlu iş birlikçilerden yalnızca biri Yahudi’ydi: 1948’de 145 Yahudi’ye ihanetten idam mangası tarafından idam edilen Ans van Dijk.