Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir dava dosyasını görmeden mahkeme kararlarını eleştirmek doğru bir yaklaşım değil. Ancak, vatandaşların yaşadığı mağduriyetlerin onca delile rağmen sanıkların serbest bırakılmasıyla sonuçlandığını görüyoruz. Sanıklar çoğu kez suçu itiraf etmelerine rağmen serbest kalıyor. İşte o zaman sadece dava hakkında değil, adaletin işleyişi bakımından yargının kendisine de soru sorma hakkınız doğuyor. 

Bursa’da bir ev sahibi, kiracısına tuzak kuruyor, eve çağırıp babası, eşi ve arkadaşlarıyla birlikte domuz bağıyla işkence yapıyor, demir çubuklarla dövüyor. Ev sahibinin babası kiracıyı tokatlıyor, ev sahibinin eşi alıkoydukları kiracıya kadın kıyafeti giydirerek zorla oynatıyor. Ev sahibi, kiracıya yaptıkları işkenceyi büyük bir pervasızlıkla sosyal medyada paylaşıyor. Hiçbir suçun gerekçesi olamaz, ancak ev sahibi mahkemede kiracının telefonunu çaldığını iddia ediyor. Mahkeme de kiracıyı alıkoyan, işkence yapan, kadın kıyafetleri giydirerek aşağılayan ve bunları sosyal medyada paylaşan Ozan U, Osman U, Mine U, Volkan K, Semih S adlı sanıkların hepsini serbest bırakıyor. 

Haberin Devamı

Diyelim ki, kiracı telefonu gerçekten çalmış olsun. Bu durum alıkoyma, fiziksel işkence, aşağılayıcı davranışları meşrulaştırır mı? Yargı bunların çok ağır suçlar olduğunu bilmiyor olabilir mi? Elbette, yargı sistemi yoğun bir iş yükü ve zorluklarla karşı karşıya. Ancak, bu zorluklar adaletin tecelli etmesini engellememeli. Dolayısıyla yargının bu şahısları serbest bırakarak ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil. 

Mesela bu tartışmalı yargı kararlarıyla toplumun sabrını mı deniyorlar? Toplumda hukukun üstünlüğüne ve adalet sistemine olan güveni sarsmak ya da topluma korku mu salmak istiyorlar? Bilmiyorum ama suça, suçluya, suçluya yardım edenlere yargı da dahil, hiç kimsenin itiraz etmemesi, sessiz kalması hayli endişe verici. Bu toplumsal çürümeyi tartışmadığımız, yok saydığımız ya da görmemezliğe geldiğimiz sürece daha da kötü olaylara şahit olacağız.

Oluyoruz da… Benzer bir olayı Antalya’da kaportacıda çalışan bir işçi yaşadı. Patronu ve onun arkadaşları tarafından işyerinde alıkonuldu. İçerde birikmiş hakkını alamadığı için, patronun 15 bin lirasını çaldığı gerekçesiyle Ahmet T., Osman T., Serkan T. ve Adem A. tarafından depoya kilitlendi. Sayısız işkence gördü. Dişini kerpetenle kırdılar, hamamböceği yedirdiler, yaptıkları tüm işkenceyi cep telefonuyla da kaydettiler. Şikayetçi olmaması için üç ay depoda alıkoydular. 

Haberin Devamı

Zanlıların cep telefonundaki işkence görüntüleri şu an savcının elinde. Fakat onca delile rağmen bu sanıklar da serbest bırakıldı. Medya, mağdurların dehşet verici fotoğraflarını yayımladı. Evet, yargı sonuçlanıncaya kadar herkes masumdur. Ancak yaptıkları işkenceyi kayda alan, paylaşan, neredeyse suçu öven sanıkların fotoğraflarını ve kimliklerini artık gizlememeli. Mağdur olanı değil, suçu sabit olanı teşhir etmek gerekmez mi? 

***

Belki de yargıya şu soruları sormalıyız: Bu iki ayrı ama benzer davada sunulan fiziksel deliller, fotoğraflar ve tanık ifadeleri bu kadar güçlü iken, sanıkların serbest bırakılmasına hangi delil yetersizliği sebep olmuştur? İşkence ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi ağır suçlarda sanıkları serbest bırakarak, mağdurların güvenliğini nasıl sağlamayı hedefliyorlar? Mahkemeler bu kararların olası toplumsal sonuçlarını değerlendirdi mi? Sanıkların serbest bırakılmalarının arkasındaki hukuki ve pratik gerekçeler nelerdir? 

Haberin Devamı

Yoksa yargı bu kararlarla bize şunu mu söylüyor: “Birileri hırsızlık yaparsa, diğerleri de onları cezalandırabilir.” Gerçekten de olan bu. Herkes kafasına göre birilerine ceza kesiyor. Peki bu durumda yargının görevi ne? 

İşte bunu kimse bilmiyor!