ABD Başkanı Joe Biden, bir gazetecinin “İsrail savaş hukukuna göre mi hareket ediyor?” sorusunu, kendisi de bir hukukçu olmasına rağmen “Sizinle konuşmak güzeldi” diye yanıtladı. Bazı gazeteler, Biden’ın soruya yanıt vermekten kaçındığını yazdı. Oysa Biden’ın verdiği yanıt tam da “hukuk kimin umurunda” kıvamındaydı. Tarih boyunca savaş suçlarının ya da savaşın hukuksuzluğunun yapanların da yaptıranlarında yanına daima “kâr” kaldığını bildiği için belki de!
Bu yüzden asıl sorun, medyanın sorusunda. Bir terör örgütünün katliamını gerekçe göstererek sınırlarını genişletmeye çalışan terörize olmuş bir devletin ya da perde arkasındaki başka devletlerin asıl niyetini sorgulamadan, katliamla başlayan, soykırıma doğru yol alan bu insanlık trajedisinin “hukuka uygunluğunu” sorgulamak, aslında meseleyi hiç kavrayamamış olmak demektir.
Hatta insanlığa ya da barışa karşı işlenen suçların eyleme geçirilmesinde “suç ortaklığı” da suç.
***
Evet, uluslararası hukuk; savaşı planlama, hazırlık ya da kışkırtma gibi eylemleri ve bunlarla iş birliğini “barışa karşı işlenen suçlar” olarak kabul ediyor. Herhangi bir amaçla işgal altındaki bölge halkına kötü davranma, rehineleri öldürme, sınır dışı etme, askerî gereklilikle açıklanamayacak biçimde yaşanan yıkımlar, yağmalama siyasi, etnik ya da dini nedenlerle eziyet gibi suçları da “insanlık suçları” olarak tanımlıyor. Hatta insanlığa ya da barışa karşı işlenen suçların eyleme geçirilmesinde “suç ortaklığı” da suç. Tabii her şey sadece kâğıt üzerinde. Bu doğru olsa ABD bu suç ortaklıklarından binlerce kez yargılanırdı. Ve medya bu göstermelik uluslararası mahkemelerin işlevselliğini sorgulamadığı sürece de savaşlar normalleştirilirken, savaş suçları da “olağan işler” sayılacak.
***
Tarih bize bu mahkemelerin adalet dağıtmaktan ne kadar uzak olduklarını da kanıtlıyor:
Mesela; 1945’te Alman Nazileri, Uluslararası Nürnberg Askerî Ceza Mahkemeleri’nde yargılandı. Mahkeme; 6 milyonu Yahudi olmak üzere milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bir savaşta işlenen savaş suçlarını listelemekle kaldı. 216 duruşma sonunda sadece 28 sanık ceza aldı.
1992’de Bosna-Hersek savaşında; bir ülke haritadan silindi, yüz binlerce insan öldürüldü, tecavüze uğradı, kayboldu. Sadece Srebrenitsa katliamında öldürülenlerin sayısı 8 bin 373 olarak kayıtlara geçti. Srebrenitsa ve Prijedor’da üç nesil katledildi... Bu katliamlarda rol oynayan Hollanda, Rusya ve Amerika gibi ülkeleri görmezden gelen mahkeme, 24 yıl sonra Sırpların yanı sıra Boşnakların, Hırvatların da aralarında olduğu 90 kişiyi cezalandırmakla yetindi.
1991-2002 yılları arasında Sierra Leone hükûmeti ile Liberya destekli Devrimci Birleşik Cephe militanları arasında meydana gelen iç savaş 11 yıl sürdü. Yaklaşık 300 bin kişi öldü. 2.5 milyon kişi mülteci statüsüne düştü. Uluslararası Ceza Mahkemesi ve özel bir savaş suçları mahkemesinde yaklaşık 30 kişi yargılandı. 13 dava açıldı. Sanıkların bazıları öldü, bazıları kayıplara karıştı ya da başka yollar ile mahkemeden kurtuldu. 11 dava açık kaldı.
Sudan’ın Darfur bölgesinde 180 bin kişi öldü. 2 milyona yakın insan evsiz kaldı. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Sudan’ın Darfur bölgesinde “savaş suçları ve insanlığa karşı suçların” soruşturulduğunu duyurdu. Aralarında cinayet, tecavüz, kundaklama, yerinden edilme ve çocuklara karşı işlenen suçların da bulunduğu şiddet olaylarıyla ilgili soruşturma başlattı. Birkaç yargılamanın dışında açılan davalardan henüz sonuç alınmadı.
***
Sri Lanka İç Savaşı: 2009 yılında sona eren Sri Lanka İç Savaşı sırasında siviller ve insan hakları ihlalleri yaşandı. Bu olaylar uluslararası toplumun dikkatini çekti, ama mahkemeden henüz tatmin edici bir yanıt çıkmadı. 2011’den bu yana devam eden Suriye İç Savaşı sırasında savaş suçları işlendi ve kimyasal silah kullandıkları iddia edildi. Ancak bu dönemde uluslararası bir mahkeme tarafından savaş suçları yargılanmadı sorumluların listesini tutmakla yetindi.
Medya bu savaş suçlarının takipçisi olamadı. Bazı ülkelerin, kendi vatandaşlarını veya müttefiklerini korumak amacıyla mahkemelerin yargı yetkisini sınırlayarak uluslararası mahkemelerin kararlarını baskı altına aldığını yazamadı.