Önlerinden geçiyoruz. Bir çöp konteynerinin yanından geçer gibi geçiyoruz. Bazen o perişan hallerine bakıp üzülüyoruz bazen de ayakaltında dolaşıyorlarmış gibi rahatsız oluyoruz. Onlara manzarayı kapatan, şehrin silüetini bozan bir taş yığını gibi davranıyoruz. Ve aslında hiç görmüyoruz. Otobüs duraklarını, merdiven altlarını, kahve köşelerini, surları, parkları, bankları, köprü altlarını kendilerine mesken yapmalarını her defasında “dünyanın düzeni bu” kayıtsızlığıyla karşılıyoruz…
***
Sokakta yaşayan evsiz insanlar toplum için ya tinercidir ya uyuşturucu kullanıyordur ya da geçmişte, acıklı hikâyesi olan bir delidir. Medyada hatırlanmaları ve haber olmaları için kışın dondurucu soğuklarını beklemeliyiz. Belediyeler, çeşitli yardım kuruluşları ise onları sokaklardan kurtarmak yerine, yaşamlarını dönüp dolaşıp yine sokakta sürdürebilmeleri için geçici katkı sağlıyor. Biri montunu verir, biri ayakkabısını. Önlerine bir şilte atılır, bir tabak yemek konur. Hepsi bu! Ve bu kısır döngü yıllardır bu şekilde, bu anlayışla, bu haliyle devam ediyor.
***
Dünyanın birçok ülkesinde kalıcı çözüm üretilemediği için evsizler konusu giderek büyüyor. 2017 raporlarına göre, 1.2 milyarın üzerinde insan sürdürülebilir ve karşılanabilir barınma garantisinden mahrum. Bugün bu rakam 1.8 milyara ulaştı. Yani dünya nüfusunun yüzde 20’sinden fazlası. 100 milyondan fazla insan da tamamen evsiz yaşamakta. Türkiye’de de ekonomik sorunlar, ailevi nedenler ve uyuşturucu, alkol gibi sebeplerle sokakta yaşayanların sayısı artıyor. Bazı yardım kuruluşlarına göre bu rakam 70 bin; yüzde 90’ı erkek yüzde 10’u kadın. Yüzde 70’i Türkiye vatandaşı ve yüzde 30’u ise yabancı uyruklu. Batıda da durum farklı değil. Evsizler katlanarak artıyor.
***
Biz hâlâ sokakta yaşayan insanların dramatik hikâyelerini okurken, Batı sorunu çözecek projelerin peşinde. 1990’lı yıllarda Psikolog Dr. Sam Tsemberis, tedavi ettiği hastaları New York sokaklarında dolaşırken gördükten sonra “önce konut” fikrini ortaya attı. Bu aslında barınma değil, iyileştirme amaçlı bir projeydi. Bir başka deyişle mümkün olan en kısa sürede koşulsuz, kalıcı konut ve sonrasında diğer destekleyici hizmetleri sunan bir poliçe. Bazı ülkelerde hükümet politikası haline geldi. Houston şehri 2012’de bu yöntemle 25 binden fazla insanı sokaktan alarak evlere taşıdı. Yani diyorlar ki; sokakta yaşayan insanın kendi hayatının kontrolünü ele geçirebilmesi için herhangi bir ön koşul olmaksızın insanlara önce ev ardından ihtiyaçlarına uygun destek sağlayın. Bu projeyi benimseyen ülkelerde, sadece sokakta yaşayanların sayısında azalma olmadı; iş, sağlık, alkol, uyuşturucu gibi sorunların çözümünü de kolaylaştırdı. Devlete olan maliyetleri de düştü.
***
The Guardian’dan Daniel Lavelle ve Daisy Greenwell tarafından kaleme alınan bir makaleye göre ABD’nin Houston şehri bu yöntemi hayata geçirdiğinde sokakta yaşayan insanlar yüzde 63 azaldı. Avusturya’da da benzer sonuçlar elde edildi. İngiltere korona salgınında 37 bin 430 evsizin geçici konaklama ve ihtiyaçlarını karşılayınca ister istemez bu projeyi de hayata geçirmiş oldu. 26 bin 167 evsiz, bir yıldan kısa sürede kalıcı konut edindi. Daniel Lavelle, “İhtiyacı olan herkese bir ev vermenin işe yaramayacak kadar pahalı bir çözüm olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak araştırmalar, uzun süredir evsiz bir kişinin devlete bir evden çok daha pahalıya mal olduğunu göstermiştir” diyor. Finlandiya ise önümüzdeki üç yılda evsizliği tamamen ortadan kaldırma yolunda ilerliyor.
***
Finlandiya bu konuda örnek alınan tek ülke. Evsizliği ortadan kaldırmak için Finlandiya hükümeti kâr amacı gütmeyen bir vakıfla çalışıyor. Kamu ve özel hibelerden gelen parayı kullanarak, evsizleri barındırmak amacıyla mülk satın alıyorlar. Daha önce evsiz olan kiracılarından topladıkları kiralar gibi yöntemlerle model tamamen kendi kendini idame ettiriyor. Böylece sokaklarda yaşamak zorunda kalan evsizlere, ev sağlayarak kendi kontrolünü, özgüvenini, gücünü, en önemlisi de yaşam sevincini geri veriyor.
***
Bizde durum daha farklı. Sokakta yaşayanlarla ilgili sayısız haber var. Her birinin hayatı dehşet verici. Bir insan 30 yıl 40 yıl boyunca sokakta yaşar mı? Yardımlarla yaşar. Ama yine sokakta yaşar. Mesela sokakta yaşayan biri şöyle diyor: “Dedem de sokakta yaşadı. Babam da ben de. Muhtemelen benim çocuğum da yaşayacak. Bak şimdi bahar ama benim yüreğim bu baharı hiç görmedi.”
Medyanın görmediği de bu! Evsizleri, onlara yapılan günübirlik yardımları yazarak yaşatabiliriz ama asla iyileştiremeyiz.