Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya medyasında çıkan sağlık haberlerine baktığınızda, bilim dünyasının özellikle de tıp alanında olağanüstü bir yol kat ettiğini görmek mümkün. Daha bilinçli, daha sağlıklı, daha uzun ömürlü insana yatırım yapan muazzam gelişmeler… Peki bunların hepsi zenginler için mi? Uluslararası sağlık örgütlerinin raporları öyle olduğunu gösteriyor. O raporlar emekçi insanların yaşamını önemsemeyen, bu insanların çözülebilir sağlık sorunlarını dahi çözümsüz hale getiren meslek hastalıklarının verileriyle dolu.   

Haberin Devamı

Mesela Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) dünyada her yıl 2,3 milyondan fazla işçinin iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmesini “gizli bir salgın” olarak adlandırıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre de dünyada her yıl 11 milyon “yeni meslek hastalığı” vakası meydana gelmekte…

Oysa her iki kurumda; dünya, insan hayatına önem veren sağlık politikalarıyla şekillense bu ölümlerin yüzde 86’sının tamamen önlenebilir olduğu görüşünde. Ama küresel dünya ekonomisi öyle düşünmüyor. “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” sözünü kendisine destur edinmiş gibi meslek hastalıklarını önemsiz, olağan bir durum gibi sunuyor.

***

Bizde durumun ne olduğunu bilmiyoruz. En son bildiğimiz SGK’nın iş kazası ve meslek hastalıkları istatistiklerini 2020 yılından bu yana yayımlamadığı… Bu konuya ilişkin istatistiklerin ne anlama geldiğini ya da bu istatistiklerin önemini bilmiyor olamayız. Üstelik ILO kendi raporunda işe bağlı hastalık ve yaralanmaların sağlık sistemlerini zorladığı, üretkenliği azalttığı ve hane gelirleri üzerinde çok ciddi etkisi olabileceği yönünde uyarıda bulunuyorken…

***

Medyanın da bu konuda üzerine düşen sorumlulukları var. Fakat Türkiye’nin sağlık sisteminin yapısı meslek hastalıklarına tıbbi tanı konulabilmesini mümkün kılıyor mu sorusuna medya hayli yabancı. Bu istatistiklerin kamuoyuyla neden paylaşılmadığını da araştırmıyor. Medya İstanbul, Zonguldak ve Ankara’da olmak üzere üç meslek hastalığı hastanesi olduğunu biliyor ama bunun gelişen teknolojiyle devleşen dünyada, yeni meslek hastalıkları bakımından yeterliliğini sorgulamıyor.  

Haberin Devamı

Meslek hastalığından hayatını kaybeden bir insan bir habere konu olurken, medya bunun sadece bir hastalık değil, bu hastalığa ilişkin önemler alınmayarak gerçekte bu insanların yaşam hakkının nasıl ihlal edildiğini de anlatması gerekir.  Ucuz iş gücüyle meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin üzerinin kapatılamayacağını, işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbirlerin neden alınamadığının da ısrarlı takipçisi olmak zorunda.

***

Bugün pandemi bütün dünyanın gözünün önünde yaşanan bir sorun olduğu için, başta sağlık çalışanları olmak üzere kargo şirketi çalışanları, süpermarket çalışanları, güvenlik görevlileri gibi birçok alanda çalışanlar için Kovid-19, dünyanın çeşitli yerlerinde meslek hastalığı olarak kabul edildi.

Peki diğer meslek hastalıkları? Açılan davalara bakın… İşçiler yaptıkları iş nedeniyle yakalandıkları hastalıkların raporlanması ve sosyal güvenlik kapsamından yararlanmak ve meslek hastalığı aylığı alabilmeleri için yıllarca adliye kapılarında hukuk mücadelesi vermek zorunda bırakılıyor.

Haberin Devamı

Oysa Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi işçilerin yaşam hakkı ile sağlığının devletçe korunması gerektiğini söyler. Buna rağmen işverenler meslek hastalığı kendilerine mali yük getirdiği için, yok sayıyor, kayıt altına almıyor ya da bu insanları kendi kaderlerine terk edebiliyor.

Medya tam da bu nedenle tüm meslek hastalıklarının kayıt altına alınmasının, yeni meslek hastalıklarının kamuoyuyla paylaşılmasının, meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiren işçilerin haklarının verilmesinin ve iş yerlerinin etkili denetimi ile işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almasının takipçisi olmalı.

Çünkü bu da gizli bir salgın!