Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD Başkanı Donald Trump söylediğinde inandırıcı gelmemişti; ancak Ohio eyaletinde Allexis Ferrell isimli bir kadın, sokakta bulduğu bir kediyi öldürerek komşularının gözü önünde yediği iddiasıyla tutuklandı.

Hakim Frank Forchione duruşmada Ferrell’e şöyle diyor:

“ Bu suçun bana yaşattığı hayal kırıklığını, şoku ve iğrenmeyi ifade edemiyorum. Bir ulusu utandırdın. Daha da önemlisi kendini utandırdın. Birinin bir kediyi yemek istemesine neyin sebep olabileceğini bilmiyorum”

Bu olay bireysel bir akıl hastalığı vakası gibi görünse de günümüzde ‘üçüncü dalga’ olarak tanımlanan toplumsal çöküşün bir yansıması olabilir mi?

Haberin Devamı

Çünkü bazen en derin krizler, en radikal değişimlerin habercisi olabiliyor…

Sloven düşünür ve eleştirmen Slavoj Zizek’in “İğrenç bir barbarlığa doğru sürükleniyoruz. Üçüncü dalga bir akıl hastalığı dalgası olacak” sözleri tam da bu nedenle üzerinde düşünülmesi gereken bir duruma işaret ediyor.

***

Zizek’in “Barbarlık” dediği şey fiziksel şiddetin ötesinde, yozlaşmayı, insan ilişkilerindeki çöküşü ve etik değerlerin kaybolmasını içerir.

Barbarlık ile akıl hastalıkları arasında kurduğu ilişki ise teknolojik ilerleme, kapitalist sömürü ve ahlaki çöküşün bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Hatırlayalım; Birinci dalga Sanayi devriminde ortaya çıkan ve bireylerin iş yükü, şehirleşme ve toplumsal dönüşümlerle mücadele ettiği döneme işaret ediyordu.

İkinci dalga 20. yüzyıldaki savaşlar, toplama kampları ve soykırımlar, bireylerin kolektif travmaları deneyimlemesine yol açmıştı.

Üçüncü dalga da günümüzde küresel kapitalizmin ve hiper-bireyciliğin ve sosyal medyanın tetiklediği kollektif bir ruhsal çöküş dalgası olarak tanımlanmakta.

***

Bu çöküş; duyarsızlaşma, dijital şiddet ve tüketim barbarlığı olarak karşımıza çıkıyor.

Savaşlar, göçmen krizleri ve ekolojik felaketler, toplumları duyarsızlaştırıyor.

Psikolojik şiddeti normalleştiren bir alan haline gelen internet ve sosyal medya bireylerin ruhsal sağlığını derinden etkiliyor.

İnsanların varoluşuna anlam bulma çabası da insanı yalnızca tüketici kimliğiyle tanımlayan kapitalizmle giderek yok oluyor.

Haberin Devamı

Sonuçta; modernite, bireyleri daha özgür kılmak vaadiyle yola çıkarken, onları giderek daha fazla bağımlı ve çaresiz hale getiriyor.

Bu çelişkiler, bireylerin akıl sağlığını da haliyle etkiliyor.

Kolektif aidiyet duygusunun kaybolması, insanları yalnızlığa ve depresyona iterken, kapitalizm, bireylerin başarısızlık korkusunu bir çeşit akıl hastalığına dönüştürüyor.

***

Üçüncü dalgada ‘akıl hastalığı’ sadece bireylerin değil, toplumların kaderini belirleyecek kadar büyük bir tehdit.

Dolayısıyla Zizek’in uyarısı aynı zamanda modern dünyanın ruhsal ve ahlaki çöküşüne yönelik güçlü bir çağrı…

Bu çağrı, insan merkezli bir sistem inşa etmek için bir fırsat olabilir. Bu nedenle öncelikle barbarlığa ve ruhsal çöküşe direnmek için bireysel ve toplumsal düzeyde değişim şart.

Mesela bu çağın insan ruhu üzerindeki etkilerini sorgulamak, insan merkezli bir ekonomik sistemin kurulması için ilk adım olabilir.

Devletlerin bireylerin ruhsal sağlığını koruma adına daha ciddi adımlar atması gerekir.

Haberin Devamı

Teknoloji devleri hayatlarımız üzerindeki etkilerini yeniden değerlendirmeli.

Böylece daha etik ve insan merkezli bir dijital dünya inşa edilebilir.

Çağımızın en önemli siyasi aktivistlerinden yazar Noam Chomsky’nin de dediği gibi,

“Eğer daha iyiye doğru değişim için hiçbir ihtimal yokmuş gibi davranırsanız daha iyiye doğru değişimin imkânsızlığını garantilersiniz.

Seçim sizindir, seçim bizimdir.”