Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SADAKAT... Herkes kendine göre yorumluyor sadakati. Kimi “İnsanın kendine en büyük ihaneti” diye tarif ediyor. Kimi kimsede aslında olmadığını iddia ediyor.
Sadık olmakla başlıyor her şey.
İnsan ülkesine sadık oluyor. Sevdiğine sadık oluyor. İşine, patronuna sadık oluyor. Eşine sadık oluyor. Tuttuğu takıma sadık oluyor. Ve o şeylere bir kere sadık oldu mu asla ihanet etmiyor...
Bu günlerde sadakatle ilgili herkesin neredeyse ezberlediği Ezel’den Ramiz Dayı replikleri var bir de...
“Ne menem şeydir bu sadakat? Sessiz kalmak mıdır? Kıyametin kopacağını bile bile... Ölüm gibidir sadakat pazarlığı olmaz, bir kere çizgiyi geçtin mi, yoktur dönüşü. Gün gelir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi verilmez sadakat. Hepsini ister. Sevdiğine sadık kalan adam, kendinden vazgeçebilen adamdır. Yemin etmeden bir daha düşün... Sadakatla başlayan her şey ihanetle biter...”
Kim ne derse desin en büyük sadakat ve sadakatsizlik tartışmaları yine kadın - erkek ilişkilerinde ortaya çıkıyor. Genelde, erkeklerde aranıp da çok zor bulunan bir özellik gibi görünse de zaman zaman kadınlarda da günümüzde aranır hale geldi sadakat.
Schopenhauer felsefesine göre erkek doğası gereği sadakatsizliğe, kadınsa sadakatli olmaya eğilimli. Erkeğin aşkı ve tutkusu doyum bulduğu andan itibaren azalır ve neredeyse diğer tüm kadınlar, sahip olduğu kadından çok daha çekici gelmeye başlar. Bu doğa gereği erkek sürekli değişiklik arayışında olur. Kadının aşkı da daha çok bu andan itibaren artmaya başlar çünkü bu türü korumayı, gözetmeyi ve olabildiğince fazla çoğalmayı öğütleyen doğanın amacının sonucudur.
Bundan ötürü erkeğin eşine sadakati yapaydır, kadınınki doğaldır.
Sadakatla ilgili tüm bu felsefelerin üzerine, yapılmış bir araştırmanın sonucu; ihaneti, aldatmayı hobi haline getiren özellikle erkeklere hayal kırıklığı olacak. London School of Economics and Political Science öğretim üyesi Dr. Satoshi Kanazawa’nın liderliğinde yürütülen araştırma kapsamında, binlerce Amerikalı genç ve yetişkinin katıldığı iki büyük anketin sonuçları aslında şaşırtıcı değil. Araştırmaya göre IQ düzeyi daha yüksek olan erkekler monogamiye ve cinsellikte seçiciliğe daha fazla değer veriyor.
Gözleme dayalı sonuçlara göre, erkeklerin IQ düzeyi arttıkça ‘kaçamak’ları azalıyor, cinsel seçicilik dereceleri ve biriyle birliktelik süreleri artıyor. Kanazawa’nın bulguları aynı bağlantının kadınlarda bulunmadığını ortaya koyuyor.
Zeka ve monogami arasındaki ilintinin kökenlerinin evrimde yattığını savunan Kanazawa, ilk insan gruplarında mümkün olduğu kadar çok kadınla cinsel ilişkide bulunmaya programlanmış erkeklerin tek eşlilikten çok az fayda sağlayacağını, ancak modern dünyanın erkeklere böyle bir evrimsel fayda sağlamadığını kaydetmiş. Kanazawa’ya göre erkeklerin IQ’su arttıkça, bu kalıtımsal psikolojik ‘görev’in etkisi de azalıyor ve erkek mümkün olduğunca çok kadına spermlerini yaymak yerine seçici davranıyor ve eşine sadık kalıyor. Araştırmacılar, zeki kadınların genel nüfusa oranla sadık kalma olasılığının daha fazla olup olmadığı konusunda ise herhangi bir kanıt bulamamış.
Yani neymiş?
Aldatma eğiliminde olan erkekler, evrimini tamamlayamamış. Hatta kibarca IQ’ları düşük seviyede kalmış.
Yani uzun lafın kısası erkekte sadakat zeka ister (!).
Kadınlarla ilgili bölümdense ben bir sonuç yazmayayım, siz çıkarın.