Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

OKULUN bahçesinde yüzlerce kişi bekleşirken, “Ne yapıyoruz biz?” diye soruyorum kendi kendime...
Sanki çocuklarımızı bir süreliğine, devletin toplama kamplarına verdik de, kapıda bize iade edilmelerini bekliyoruz.
Bu duyguya benzer bir heyecan yaratıyor tam karşımda duran görüntü.
Aslında bu heyecanı yaşadım.
Kardeşimde de benzerini yaşadım.
Ama bu seferki başka.
Kızımın kader sınavından çıkmasını bekliyorum tıpkı diğer yakınlar gibi...
İlk andan itibaren, saçmalıklar bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze.
Sınavdan çok alınan önlemler, etrafa yayılan fetvalar daha da geriyor bizleri.
“• Kimlik dışında yanınıza bir şey alınmayacak!
• Kalem, silgi, kalemtraş, su dağıtılacak!
• Kafaya türban takılabilir ama toka takılmayacak!
• Üstünüzü emniyet arayacak!
• Etrafta sizi izleyen gizli kameralar olacak!
• Tuvalete gidilmeyecek, rahatsızlık dahi her ne bahanesi olursa olsun kağıdını bırakan sınava alınmayacak!”
Gerginlik, sınav kapısında daha da tedirgin edici.
Adaylar salonlara tek tek, sanki terörist gibi aranarak giriyor.
Kızların saçları didik didik ediliyor.
Atkılara, tokalara her şeye el konuyor.
Türkiye için yüz kızartıcı bir görüntü oluşuyor sınav kapısında.
Geçen yıl sorulara sahip çıkamayanların cezasını gençler çekiyor.
Çarşı pazarda satılan “sınav donları” haberleri okuyanı güldürse de, YGS sınavını yarıda bırakanların çoğu tuvalet derdi yüzünden kağıdı kalemi bıraktı pazar günü.
Televizyonda onlarca genç, etrafımdaki örnekler bu kanıya varmama yetiyor da artıyor bile.
Kıvranarak sınav salonundan çıkanlarla, suratı bembeyaz olanlarla konuşmak acı vericiydi.
İnsan haklarına aykırı bu muameleye Eğitim-Sen’in çeşitli şubelerinden tepki gelmişti. Ama durdurulamayan bu karar pazar günü binlerce adayın bir senelik emeğini gasp etti.
Sınavdan önce ihtiyacını giderse de, herhangi bir anlık rahatsızlık ya da heyecandan genç insanların bu yüz kızartıcı hatta sağlıklarını riske atacak durumu yaşamalarına neden müsaade edildi?
Gençlerden biri şu soruyu iletmemi istedi: “Acaba bu kararı verenlerin tuvalet ihtiyaçları geldiğinde maksimum tutma süreleri nedir?”
Bu sorunun yanıtını kim verir?
Çünkü sınav tam 160 dakikaydı, yani iki saat 40 dakika.
Kendi beceriksizliğinizin, sorulara sahip çıkamamanızın bedelini gencecik insanlara travma yaşatarak ödetiyorsunuz.
Soruyorum şimdi ben de:
Sınav mı yapıyorsunuz, yoksa işkence mi?