Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

YENİ yıl yaklaşırken, en çok takvimleri merak ediyorum... Her şey sıfır kilometre...O takvimin sayfaları, günler ilerledikçe, kim bilir neler anımsatacak? Zaten ben çekmecemde tüm eskiyen takvimleri biriktiririm. Üzerinde o gün alınmış notlarıyla durur takvimlerim.

Yeni yıl  denince akla takvim gelir
Belki de masamda en çok haşır neşir olduğum şey, takvimim ve telefonum! Sanki ikisi de elim ayağım benim.
Tarihte ilk takvim, milattan önce, Nil Nehri’nin taşkınını yaşayan köy halkının 19 günde bir su baskınına uğradıklarını görmeleri sonucu yapılmış. Her 19 gece-gündüzde bir su baskınına uğradıkları, her 5 su baskınına uğradıklarında yaprakların döküldüğü, tekrar 5 su baskını sonrasında havanın soğumasının farkına varmaları sonucu olmuş. Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak kullanmış. Romalılar Roma’nın kuruluşunu, Müslümanlar Hicreti, Hıristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu gibi... Türkler’in kullandığı en eski takvim ise 12 Hayvanlı Türk Takvimi...
Güneş yılını esas alan bu takvimde her ay, bir hayvan adıyla anılıyordu.
12 ayı anlatan günümüz takvimlerinde en çok merak edilen Pirelli takvimi. Daha çok erkeklerin ilgi alanına giren Pirelli takviminin modellerinin kim olduğundan tutun da nerede çekimlerin yapıldığı artık takvimden daha önemli. Hatta tüm dünyadan meraklıları tanıtım galasına katılmak için çırpınıyor. Kim bilir Nil Nehri kıyısında takvimi bulan Mısırlılar, Pirelli gibi ilginç takvimlere kaynak olacaklarını tahmin eder miydi?
Pirelli’nin takvimleri merak edile dursun, bir de garip takvimler var. CNN Türk de 2010’un garip takvimlerini seçmiş... Tabut firmalarından, muffin’cilere kadar birçok ilginç takvim var arasında. Kim, sevdiği birine tabutlu bir takvim göndermek ister o da ayrı bir tartışma konusu elbet!
Takvimden söz etmişken bu yıl en beğendiğim duvar takvimi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin, gazeteci arkadaşlarımızın fotoğraflarıyla ortaya çıkardığı çalışma oldu. Öyle güzel kareler var ki insan bakmaya doyamıyor...
Son yazıya küçük bir not:
Yılın son yazısında kendi takvimimden de ufak bir not düşmek gerekirse... 2009’u bir İstanbul seyahatiyle noktalamak isteyen ben; bir küçük talihsizlikle geride bırakıyorum... İzin kağıdımı insan kaynaklarında imzalayıp sevinçle(!) masama dönerken önce havada küçük bir takla atıp kendimi yerde buldum. Öyle bir kaydım ve yükseldim ki; 2009’u hiç unutma-yacağım...Zaten hafif arızalı olan dizim, biraz daha dağılmış oldu böylece. Ama doktorum Levent Köstem korkulacak bir şey olmadığını söylüyor. Sadece kapsül yırtılması var. Şimdi biraz evde oturmak zorunda kalsam da yılbaşı gecesi için umutluyum.
Ama siz siz olun kaygan yüzeylere dikkat edin (!)