Testosteron, Testestoron, testostoron, testoston... Ne kadar karışık! Söylerken bile insanın aklı, dili karışıyor.. Aslında düşünüce çok karmaşık görünen bu kelimeyi anlamak hiç de zor değil. İnternetteki bilumum sözlüklerde de belirtildiği gibi testosteron “erkeği erkek yapan hormon” diye biliniyor. Azı da çoğu da erkeklere zarar! Kadınlarda bu hormonun artması ise tam bir faciaya neden olabiliyor! Bir de uzmanların bu hormonla ilgili yaptıkları ilginç deneyler oluyor çoğu zaman. Testosteron ile ilgili en son haberlerde gördüğüm bir araştırmaya göre, kimden hoşlanacağımızı testosteron belirliyor. İngiltere’de yapılan araştırmalar, insan vücudunda değişen testosteron seviyelerinin karşı cinsi çekici bulmada aradığı fiziksel özellikleri değiştirdiğini ortaya çıkarmış. Araştırma testosteron seviyesi yüksek olan kadınların, James Bond filmlerinde rol alan aktör Daniel Craig gibi daha maskülen görünüşlü erkeklere ilgili duyduğunu gösteriyor. Ayrıca, yine yüksek oranda testosteron seviyesine sahip olan erkeklerin de Natalie Portman gibi feminen yüzlü kadınlardan hoşlandığı belirleniyor.
Aslında hepsinden öte testosteron “Dünyayı yöneten hormon” diye de biliniyor. Ya da “dünyanın başına dert olan hormon” diye de... Öyle değil mi?
Adem’le Havva’dan başlayıp Truva Savaşları’na geçip de tek hatırlatmada bulunmayacağım elbet. Ancak bir oyun var ki o da hem kadına hem erkeğe bu tezi doğrulatacak gibi görünüyor.
Oyun Atölyesi sahnede
Haluk Bilginer’in kurduğu Oyun Atölyesi’nin yeni oyununun adı “Testosteron.” Topluluk, geçen yıl kapalı gişe oynadığı “Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler”in ardından “Testosteron” ile de seyirciden ilgi toplayacağa benziyor. Hikayenin çıkış noktası bir nikah töreni. Nikahın en önemli anı. Geline soruluyor: Kocalığa kabul ediyor musun? Gelinin yanıtı: Hayır! Ve gelin, davetliler arasından birini işaret ediyor. Bu işaret ‘erkekçe kapışma’nın da başlama işareti oluyor. Kafalar, burunlar kırılıyor, gözler çıkıyor.
İkinci raund, düğün yemeği yenilecek restoranda devam ediyor. Büyük hesaplaşmanın görüleceği restoranda bir araya gelen (kimi zorla gelir) 7 erkek, “hayır” cevabını aydınlatmaya çalışıyorlar. Testosteron, bu nikah ve onun bozulması üzerinden, değişik mesleklerden (mikrobiyolog, kuş bilimci, baterist, gazeteci, avukat, garson) 6 erkeğin ve kız babasının, cinselliğe, kadına, doğaya “erkekçe” bakışlarını sergiliyor. Yani oyun, 7 bağımsız karakterin bir nikah günü ile başlayan hikayelerini, erkeğin kadına karşı çaresiz kaldığı gerçeğini testosteron hormonundan yola çıkarak gösteriyor.
1965 yılında doğan, Polonyalı senarist, rejisör, oyun yazarı ve film yapımcısı Andrzej Saramonowıcz’in yazdığı Testosteron eseri, Neşe Taluy Yüce Türkçe’ye çevirmiş. Yönetmenliğini Kemal Aydoğan’nın yaptığı oyunda rolleri Metin Coşkun, Fırat Tanış, Emre Karayel, Sezai Paracıkoğlu, Mert Fırat, Timur Acar ve İnan Ulaş Torun paylaşıyor.
Testosteron ilk kez, 2002 yılında Varşova’da sahnelenmiş. Daha sonra Polanya’da başka sahnelerde ve Avrupa’da çeşitli ülkelerde oynanmış. 2007’de de sinema filmi olarak çekilmiş. Testosteron dün akşam İzmir’deydi. Sabancı Kültür Merkezi’nde sahnelenen oyun bu akşam da seyirciyle buluşacak.