İKİ gün sonra 14 Şubat... Eeee naptınız? Hediyelerinizi aldınız mı? Sürprizleriniz hazır mı? Etrafta haftalardır bir hazırlık, bir hazırlık... Kalpli mönüler, kırmızı güller, tek taş yüzükler... Hatta lambadan çoraba, terliğe kadar Sevgililer Günü’ne özel hediyelikler. Ama şöyle bir düşünüyorum da bazen, bu işi fazla abartmamalı. Düşünün ki yıllardır evli bir çift. Adam da kadın da hem evlilik yıldönümü, hem doğumgünü, hem tanışma yıldönümü, hem yılbaşı, hem Sevgililer Günü’nde ne alacağım diye kara kara her yıl düşünüyor. Aralarındaki ilişki hediye alıp verme seremonisine dönüşmez mi?
Oysa insan, özel günler dışında yapılmış inceliklerin daha kıymetli olduğunu düşünüyor bazen. Örneğin Sevgililer Günü’nde alınmış pahalı bir hediye ya da tek taş yüzük yerine, sıradan günlerde düşünülmüş tek bir gülü, bir demet çiçeği tercih ederim ben. Bir ritüele kapılmadan sadece içten gelen minik bir incelik...
Burada da işte bu yüzden, kadınlara biraz sözüm var. Sürekli beklemeyin. Sürekli beklenti içinde olmayın. Böylece hem kendinizi hem de karşınızdakini beklentiler dünyasında boğmayın.
Kocanız ya da sevgiliniz bırakın hediye almasın Sevgililer Günü’nde. Siz yine de iki kişilik bir sofra hazırlayın. En sevdiğiniz yemekler olsun masanızda. En sevdiğiniz renkler konuşsun sofranızda. En sevdiğiniz huylarınızı konuşun ve en sevmediklerinizi. İtiraflar yapın, iltifatlar yapın. Hiç söyleyemediklerinizi söyleyin. Herkesin hediye yarıştırdığı bu ritüelde size özel bir ritüel olsun 14 Şubat. Haydi hanımlar bu sefer de siz biraz yaratıcılığınızı konuşturunuz!
“En güzel deniz henüz gidilmemiş olanıdır. /En güzel çocuk / henüz büyümedi./ En güzel günlerimiz / henüz yaşamadıklarımız./ Ve sana söylemek istediğim en güzel söz / henüz söylememiş olduğum sözdür.. / “ der gibi Nazım, henüz yapmamış olduklarınızı yapın o gün.
Can Dündar’ın ‘Aşk’a Dair’i gelsin aklınıza. Aşk’a Dair’in başladığı gibi başlasın ve bittiği gibi sonlansın gününüz: “Her gidişte ayaklarınız ‘Geri dön’ diye yalpalıyorsa / ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız / sabırsız sınırsız doyumsuz bir tutkuyla.../ o halde yarın sizin gününüz!../ Çok yaşa’yın ve de ’siz de görün’üz.”