HUZUR ne tatlı şeymiş... Biraz kaybedince anladık.
Meğer ne değerliymiş. Geri bulunca farkına vardık.
Göğsümüzü kabarta kabarta nasıl da rahat, huzurlu, özgür bir şehirde yaşadığımızı anlatır dururduk. Geceyarılarına kadar gençler sokaklarda gezer, kadınlar bir semtten bir semte tek başına seyahat eder de korkmazdı bu şehirde.
Bilirdik ki suçlular ayakta uyusa bile polis uyumazdı. Suçluya göz açtırmazdı.
Sonra ne olduysa oldu... Şuurunu kaybetmiş bir adam üç günde İzmir’in huzurunu kaçırdı. Elinde bir silah, 7.65’lik mermilerle 3 genç hayatı söndürdü.
Cumartesi gecesi Balçova’da bankacı Esra Yaşar’ı vurdu... Ardından komşu mahalleden Ayşe Selen Ayla’nın da aynı şekilde öldürüldüğü haberi geldi. İşte bu ikinci cinayetle ‘seri katil’ alarmı her yeri sardı. Sokakta, okulda, işyerlerinde, kafelerde, alışveriş merkezlerinde herkesin konuştuğu tek bir şey vardı: Eli silahlı, kadınları arkadan vuran bu adam!
Genelde kadınlar ve genç kızlar panik haldeydi. Akşam programları iptal edildi. Herkes birbirine “Akşam hava kararmadan evde ol” diye tembihledi. Geceyarısı sokakta rahat rahat gezmekten korkmayan insanlar bir anda evlerine kapandı. Cumartesiden çarşambaya kadar adeta bir kabus yaşandı. Seri katil ağı karabasan gibi kentin üzerine çöktü.
Hemen hemen herkes, yakalana-cağından adı gibi emindi ama... İşte o “ama”nın devamı çok zor bir cümle... Yakalanana kadar kaç kurban verilecekti?
İzmir Emniyeti’nin tüm birimleri geceli gündüzlü çalıştı. İzmir’in her yerinde devriye gezen polis araçları, Yunuslar, sivil ekipler, güven timleri... Katil yakalanacağını anladı, hem de planladığı bir cinayet daha varken... Sonunda Bodrum’da yakalandı.
Şimdi sokakta herkes, derin “Oh” çekerek dolaşıyor. “Balçova canavarı yakalanmış sonunda” sesleri geliyor.
Sanki o yakalanınca özgürlüklerimiz de geri geldi. Birden attık yine kendimizi sokaklara.
Huzur ne tatlı şeymiş diye düşünüyorum.
Huzuru kaçıran bu eli silahlı katilin profiliyle ilgili dikkat çekici ayrıntılar da dolaşıyor. Yakalanmasaydı sırada bir dördüncü kurban daha olduğu... Bu yüzden kadınlara hıncı olduğu... Kin beslediği... Canı istediği için öldürdüğü... Aslında çok sessiz, içine kapanık, kimseye zararı olmadığı... Mahahallede tek bir kıza, kadına bugüne kadar yan gözle bakmadığı...
Bu cinayetten herkesin çıkaracağı çok ders var. Ama en büyük soru şudur ki; mahallesinde kimsenin kimseye yan gözle bakmadığı, kapıların kilitsiz açık bırakıldığı, birbirine anahtar bırakan, birbirine sonuna kadar güvenen ve güven veren bir toplumken nerelere geldik biz?
Huzur ne tatlı şeymiş? Tüm kent olarak kaybedince, sanırım daha iyi anladık.
O huzuru sağlayan İzmir polisine bir kez daha teşekkür...