Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

Gazdan ayağı kesip,  biraz aheste yaşamalı


Yavaş Şehir Chiavenna sokaklarından bir görüntü...


Nefes nefese koşarken, bazen bir durup kendine bakmalı insan... Ve sormalı yine kendine “Nereye koşuyorum ben?” diye... Gazden ayağı kesip biraz aheste yaşamalı. Hızlı ve telaşlı adımlar, soluklanmadan konuşmalar, durup dinlenmeden düşünmeler, kısa ve kesik uykular, nereye kadar? Kendi hızına bile yetişemezken insan, yaşamı nasıl sindirebilir ki? Bu kadar hızlı giderken her şey, küçücük bir molada nasıl es verebilir ki? Mola bile mola olmaktan çıkar ya o zaman! O zaman yavaş yavaş hız kesmeli. Durup, “Ben insanım. Yaşamak için buradayım” diyebilmeli. Başını çevirdiğinde bir kuşun yavaş yavaş çırptığı kanatlarıyla uçabildiğini, bir balığın minik vuruşlarla derinlerde süzülebildiğini, vahşi bir ormanda yavaş salyangozların da yaşayabildiğini görebilmeli.
Böyle düşünürken ben, Seferihisar geliyor hep aklıma... Hızla yayılan ‘Yavaş Şehir’ler, ‘Citta· Slow’ düşüncesi ve salyangozlu simgesi... Usul usul yaşamak istiyor insan. Nefes nefese değil de, nefesini sindire sindire. İşte bu yüzden son günlerdeki en güzel düşünce, proje, belediyecilik... Ne derseniz deyin...Bana göre Seferihisar’ın ‘Yavaş Şehir’ projesi...
‘Yavaş Şehir’
‘Yavaş Şehir’i biraz anlatmak gerekirse... Toskana’nın minik Chianti şehri, 1999’da ilk “Citta· Slow” [İtalyanca yavaş şehir] kenti oldu, ardından Bra, Positano ve Orvieto geldi. Zamanla, yavaşlık dalgası diğer şehirler arasında yayıldı. Artık İtalya’daki 42 ‘Yavaş Şehir’le birlikte, İngiltere, İspanya, Portekiz, Avusturya, Polonya ve Norveç’te de birçok ‘Yavaş Şehir’ var. Almanya’dan, aralarında Hersbruck, Lüdinghausen, Schwarzenbruck, Waldkirch ve Überlingen’in de bulunduğu bazı şehirler, sadece 50 bin’den az nüfusu olan kentlerin kabul edildiği harekete seçilebilmek için başvurdu. ‘Yavaş Şehir’ hareketi, küçük kentlerin geleneksel yapılarını, sıkı kuralları dikkatle uygulayarak korumaları gerektiğini savunuyor: Arabalar şehir merkezlerinden çıkarılmalı, insanlar sadece yerel ürünleri tüketmeli ve sürdürülebilir enerji kullanmalı. Bu küçük şehirlerde, süpermarket ya da fast-food zinciri aramanın bir anlamı yok.
Seferihisar Belediyesi de bir süre önce ‘Yavaş Şehir’ olmak için merkezi İtalya’da bulunan Yavaş Şehirler Birliği’ne başvurdu. Birlik denetim sonucu olumlu rapor verirse Seferihisar, salyangoz sembollü ‘Yavaş Şehir’ sertifikasını alacak.
Seferihisar’ın ‘Yavaş Şehir’ olmak için başvurduğunu duyduğum ilk günden beri ‘Sarı lira gibi ömrümüz’ şiiri geliyor aklıma...
“Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek” dediği gibi şarin/ O telaşla bırakın Paris yolunda/
Ilık rüzgarlara taratmayı saçlarımızı / Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz..../
Gözümüz saatte söyleştik hep, /Koşuşur gibi seviştik,yarışır gibi çalıştık. /
Hep yetişilecek bir yer vardı / Aranacak adamlar,yapacak işler...
Bir sonraki günün telaşı bir öncekinin tersine bulaştı,/ Başkalarının hayatı bizimkini aştı./
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine; /Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu/
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini /Ha babam erteledik./
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını, /30’larımızda 40’lara,belki sonra 50’lere..../
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, /Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,/
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize... /Doyasıya söyleşmek,/
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,/Söyleşecek sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda.../
Yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz, /Vakti gelip sandıktan çıkardığınızda,/
Bir de bakıyorsunuz ki /Tedavülden kalkmış.../