“Küçükken mazgalları kumbara sanıp tüm harçlığımı atardım.
onun için en çok denizden alacaklıyım“ der Sunay Akın...
Benim de “küçükken” diye başlayan ve hatırımda kalan “parayla” ilgili ilk anı, kumbaram... Dedem hesap açtırınca, kardeşim ve benim için İş Bankası, birer kumbara vermiş. Kumbaraları eve getiren dedem yanına çağırıp anlatmış, elimize de atmamız için ilk paraları uzatmıştı. Vitrine konan kumbaraların altına, karışmasın diye isimlerimizi yazmıştık. Zaman zaman elimize alıp, ağırlığını ölçüp, “Dolmaya başladı mı?” diye tartardık. Kumbaramla ilgili kayda değer anı ise açmak için uğraşırken kilidinin kırılması olmuştu. Kilit kırılınca, dolan kumbarayı açamamıştık. Sonra da kırdırmak zorunda kalmıştık. Kumbaram kırılacak diye öyle üzülmüştüm ki... O üzüntü, ancak yerine yenisi geldiğinde geçmişti. Kumbara Dergisi ise düzenli takip ettiğim ilk yayınlardan biriydi! Çocukluktan kalan parayla ilgili anılar, genelde biriktirmekle ya da bulmakla ilgili. Ya da çok darda kalınan bir anda, evin küçüğünün kumbarasının imdada yetişmesiyle...
Çoğumuzun çocukluk anılarında yer alan “kumbara” bugünlerde bir serginin konusu oldu. Kumbarayı 1928 yılında Türkiye’ye getiren, para biriktirme alışkanlığının küçük yaşlarda başlamasını amaçlayan İş Bankası, düzenlediği sergiyle izleyicileri tatlı bir yolculuğa çıkarıyor. “Bir Kumbara Öyküsü” sergisinin içeriği, metin yazarlığını da üstlenen Gökhan Akçura’ya ait. Tasarımını Emre Senan’ın gerçekleştirdiği Bir Kumbara Öyküsü’nde İş Bankası ile özdeşleşen kumbaraların yanı sıra kumbaraların Türkiye’deki serüveni belgeler, objeler, fotoğraflarla anlatılıyor. İş Bankası Kumbara Dergisi’nin kapakları ve o dönemde kumbara üzerine yapılmış reklamlar, ilanlar da yer alıyor. Sergi, bankanın kumbarayı getirişinin 80. yılı anısına, önce İstanbul’da düzenlendi. 15 Eylül’de sona eren sergiyi, 23 bin kişi gezdi. Bu anı yolculuğu 14 Aralık’a kadar Konak’taki İş Sanat Galerisi’nde izlenebilecek... Sergiye paralel olarak, aynı adla bir de kitap yayımlandı. Bu kitapta da yukarıda bana ait olan anılara benzer öyküler, ilanlar, dergi kapakları yer alıyor.
Dönemin simgesi
“Bir Kumbara Öyküsü”nün içeriği ve metin yazarlığını da üstlenen Gökhan Akçura serginin, bir dönemin önemli simgesi haline gelen kumbaranın neden bu denli önem kazandığı, neden bankanın reklam kampanyalarında ana figür olarak öne çıkarıldığı sorusuna da cevap bulmaya çalıştığını anlatıyor: “Esas neden kumbaraların dağıtılmasıyla Türkiye ekonomik tarihi arasındaki ilişkide saklıydı. 1929 dünya krizinden etkilenen Türkiye ulusal ekonomiye geçmeye karar vermişti. Bu ise ulusal servetin korunması ve yerli sanayinin desteklenmesi demekti. 1929 yılında hükümet destekli yarı resmi bir dernek olan Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, bu anlayışın propagandasını yapmak için kurulmuştu. Genel sekreterliğini Vedat Nedim Tör’ün yaptığı Cemiyet yayınlarında, tanıtım faaliyetlerinde ‘tasarruf’ düşüncesini yaymayı amaçlıyordu. Ama bizim bu sergi ve kitabı hazırladığımız bu dönem daha şanslı... Artık enflasyon belli ölçüde kontrol altına alındı. Türk lirasının sıfırları atılınca demir paralar da yeniden değer kazandı. Bu nedenle İş Bankası’nın birkaç yıldır yeniden kumbara yaptırıp dağıttığını da ben yeni öğrendim. Yani kumbara artık sadece bir nostalji, anılarda kalmış bir obje değil. Günümüzde de yaşayan bir olgu. Bu nedenle ‘Bir Kumbara Öyküsü’ hala özel bir anlam taşımaya devam ediyor... Etsin de!”
Para sözcüğünün çok fazla döndüğü bu günlerde Akçura’ya katılmamak mümkün mü?