Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

‘GAZETECİ milleti değil mi?’ diye kısa yoldan çok eleştirilir bizim mesleğimiz. Bazıları çok sever de genel kanı hep tersinedir. Oysa benim çocukluğumda, insanların en çok saygı duyduğu, en çok hayran olduğu meslekti... Sonradan bu genel kanı yavaş yavaş biraz değişti. Benzer cümleler sarf edilir oldu. Ama hâlâ zor, hâlâ çok değerli, hâlâ kutsal bizim mesleğimiz. Arada birkaç ayrık otu olsa da onları temizlemek de sizlere düşüyor işte.
Bayramın birinci günü yani cuma akşamı çok geç saatlerde gazeteden çıkıp ailemin yanına giderken düşünüyordum da... İlk değildi bu. Bizim ailelerimiz de, sevdiklerimiz de, eşimiz dostumuz da beklemez bizi. Ne akşam yemeğine, ne bayramlaşma merasimine, ne alışverişe, ne ev gezmesine, ne düğüne, ne yılbaşı gecesine dair plan yapılmaz bizimle. Eşi olanların eşleri beklemeye, çocuğu olanların çocukları yalnızlığa alışıktır işte. Hele benim gibi yalnız çocuk büyüten kadın gazeteciler. Onların işi biraz daha zor oluyor. İçinizde hep eksiklik kalıyor. Kızıma ‘bekle’ deyip, düşen bir haberin peşine dalıp sokakta saatlerce unuttuğum günlerin, yıl sonu gösterisine son anda yetiştiğim gecelerin, yarışını kaçırdığım saniyelerin sayısı az değil. Ama bu meslek de sevmeden, tutulmadan, tutuklu olmadan yapılmıyor işte. Yoksa hiçbir para henüz karşılayamadı bizim mesaimizi. Çook kazananlar, oradan buradan cüzdan dolduranlar mı? Biz zaten kendi içimizde dışlıyoruz da, dedim ya onları biraz da siz ayıklayacaksınız işte!

Bir gazeteci kısa  bayram tatilinde ne yapar


Aralık kapıda biz denizde
Yolculuğun ilk anlarında böyle bir iç hesaplaşmayla başladım ama bir buçuk günlük kısa bayram tatilinin de tadını çıkardım. Önce Ege’de İzmir’de olduğum için şükrettim. Aralık ayı kapıda ama biz denizdeydik yine. Her ne kadar gazetede fırça yesem de (!) yine denize girmeden duramadım. Güzel havalarda Bodrum’dan, Marmaris’ten gelen kış güneşinde güneşlenenler ve denize girenlerin haberlerine inat doyasıya yüzdüm. Sararıp dökülen yaprakların arasında, mevsimini şaşıran papatyaları koparmaya kıyamadım. Bahar havasına aldanıp açan meyve ağaçlarının çiçeklerini kokladım. Kısacası kısa zaman diliminde uzun soluklu dinlendim. Zamanımı iyi kullandım. İşte bu zamanı iyi kullanmayı da ben yine mesleğim sayesinde öğrendim. Dar zamanlara geniş molalar eklemeyi, az zamana çokça şey sığdırmayı... E tabii ki azı da çoğu da... Ve aza kanaat getirmeyi de! Umarım herkes iyi bir bayram geçirmiştir. Bize artık çok ama güzel haberler lazım da!