UZUN, körüklü ve öfkeli otobüs savrula savrula döndü köşeden...
Önüne çıkan her şey kaçıştı. Araba, insan, kedi köpek...
O tüm acelesiyle yoluna tam gaz devam etti.
Ne eliyle “dur” işareti yapan duraktaki yolcuları; ne yanındaki arabaları umursadı.
O sadece gaza bastı.
Kendine ayrılan şeridi aştı.
Yollar onundu.
Kimseyi umursamadı, kimseyi takmadı.
Sanki bir yere yetişiyor gibi, sanki işi yolcu taşımak, şehrin ulaşımını rahatlatmak değilmiş gibi...
O sanki bir yarışçı gibi gaza bastı.
Başınıza benzer durumlar kaç kere geldi?
* * *
Belediye otobüsleriyle yolculuk etmek de, belediye otobüslerinin yanından geçmek de artık korku çemberine girmek gibi.
Bir bakıyorsunuz neredeyse içinde bulunduğunuz aracın üzerine çıkacak.
O zaman tek çareniz sağa sola kaymak.
Ya da bir bakıyorsunuz sanki ışıkta duramayacak, önüne geleni altına alacak.
O zaman da tek çareniz kaçışmak.
* * *
Belediye otobüslerinin sonu ne olacak?
Bu sürate kim “dur” diyecek?
Neden bu kadar hızlılar?
Neden bu kadar aceleciler?
Neden bu kadar umursamazlar?
Neden bu kadar öfkeliler?
Sözüm, otobüsleri kullanan şoförlerden çok onların yöneticilerine...
Sırça köşklerde oturmak yerine, İzmir’de günde binlerce can taşıyan şoförlerinizi ne kadar dinliyorsunuz?
O direksiyona onlarla beraber oturuyor, onlarla bir düşünüyor musunuz?
Vatandaşın arasına karışıp, şikayetleri alıyor musunuz?
Yoksa “Sen bas gaza gerisini umursama”yla mı yola devam ediyorsunuz?
Biz sizi eleştirmekten, yazmaktan yorulduk.
Siz bunları duymaktan daha yorulmadınız mı?