Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Andımızın ilkokullardan çıkarılmasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmişti.
Küçük bir çocuğun boyunu aşan ruhunu ezen ifadelerle yüklü bu metin yerine güne neşeli bir şarkıyla başlamanın çoktan sırasıydı.
Peki ama bir okul gününü sabahın köründen itibaren trajik kılacak bu ifadelerle büyüyen bizleri kim sağaltacak?
Kim anlamını bilmediğimiz kelimeleri sadece ezberleyerek sıraladığımız günlerin, şimdi ekranların başına geçip ağzımızın suları akarak izlediğimiz padişahlarımızın suratına tükürmek suretiyle okuduğumuz şiirlerin hesabını verecek?
Bu günlerin yetişkin hayatlarımıza ettiği gölge ve kederleri Türkiyeli psikiyatrlarımıza bırakalım...
Öte yandan andımız kaldırıldı diye üzülenlere Hatice Güleryüz’ün 2000 tarihli ilk’lerini tavsiye ediyorum. Güleryüz’ün filminde bir ilkokul bahçesinde öğrenciler önce İstiklal Marşı okuyor, sonra andımızı.
Film, marş ve andımızdaki iddialı cümlelerin, her birinin ağzına öylesine büyük geldiğini, o kadar güzel anlatıyor ki... Sanki anlamını bilmedikleri bu cümleleri tekrarladıkça ya da tekrarlayamadıkça daha küçülüyorlar. Bulundukları bahçenin toprak zemininden de aşağılara gömülüyorlar.
Film, ‘Türkiye’den Video Sanatı ve Deneysel Film Çalışmaları’ başlığı altında Yekhan Pınarligil’in yaptığı bir DVD’de yer alıyor.

Teksas’taki Prada’ya ne olacak?
13. İstanbul Bienali’nde en beğendiğim işlerin başında Elmgreen ve Dragset ikilisinin canlı canlı yazdırdıkları erkek günceleri geliyor. Bienalin ender olarak kamusalın nasıl bir simya olduğunu anlatan işlerinden. Oysa 13. İstanbul Bienali, kamusallığı ve mahremi bir kimya olarak fazla ayık belki de uyanık ele alıyor.
Lakin konumuz bu bienalin zaafı değil. Bilakis bienalde kamusallığı bir simya; kamu ve özelden oluşan bir alaşım olarak ele alan meşhur sanatçı ikilisinin belediye kararıyla yıkılmak üzere olan projeleri Prada Marfa...
İkili, sekiz yıl önce izinsiz Teksas’ın dışında, hani o filmlerde gördüğümüz uçsuz bucaksız kızıl bir yolun kenarına, sahte bir Prada dükkanı inşa etti. Kimseye sormadan... Bu Allah’ın unuttuğu yolda Prada’nın ne işi var dedirten yine kamusal bir simya yaratan bir proje gerçekleştirmişti. Şimdi Teksas eyaleti yetkilileri bunu yıkmaya karar vermiş yasadışı olduğu gerekçesiyle...
Sanat dünyası da bir kampanya başlattı. Prada’nın sahte Marfa şubesi yıkılmasın diyerek imza toplanıyor. Ne dersiniz? 8 yıldır orada... Uçsuz bucaksız yolun kenarında... Artık oraya ait midir? Kime aittir? Belediye kamuyu ne derece temsil eder? Prada bu işe ne der? Kimbilir gerçek bir şubeyle olmayan bir tüketiciye hitap etmesinin zamanı gelmemiş midir?

Zeid’in Atomları Dubai’de...
Christies müzayedeevinin Dubai’de 29 Ekim’de yapacağı satışta sürpriz bir resim yer alıyor. O da Fahr El Nissa Zeid’e ait. Ailesi, Prens Raad bin Zeid koleksiyonundan çıkan Atom Patlaması ve Bitkisel Hayat başlıklı 210x 540 cm.lik resim 1964 tarihli.
Tahmini 3 ila 5 milyon dolar arası değer biçilecek resmin en büyük özelliği büyüt boyutları gibi anılacak olsa da sanırım konusu...
Resim, renkleri, kendine has soyut geometrikliğiyle, Zeid’in atom dünyasına yaptığı coşkulu vurgusuyla tıpkı çağdaşı Salvador Dali’nin nükleer mistisizmi gibi bir anlayışa sahip olduğunu gösteren nadide bir kanıt niteliğini taşıyor.
Bilindiği gibi Dali, İkinci Dünya savaşı sonrası yaşananlardan etkilenerek hiç olmadığı kadar Katolik olmuş. Dinle bilimi harmanladığı nükleer mistisizm diye bir akım ortaya atmıştı.