Varşova
Yıl 2004. Polonyalı sanatçı Piotr Uklanski, farklı bir Papa portresi yapmak üzere kolları sıvadı. Dönemin Papa’sı Polonyalı, Mehmet Ali Ağca’nın hedefi II. John Paul’den başkası değildi. Portre, gerçek insanlardan oluşacaktı. Portre için 3500 Brezilyalı asker, uçsuz bucaksız bir arazide Papa’nın profilden portresini tasvir edecek şekilde yan yana geldi. Yukarıdan çekilen fotoğraf, portreyi meydana getiren askerlerin siyahi olmasından ötürü ortaya koyu bir Papa çıkarıyordu. Fotoğraf, 2005 yılında Varşova’da Marsatkowska ve Swietokrzyska caddesinin kesiştiği noktada sergilenmeye başlandıktan kısa bir süre sonra, Katolik dünyası acı haberle sarsıldı. Papa, ölmüştü. Yığınlar portrenin bulunduğu müze mekanını ziyaret ediyor. Çiçek bırakıyor. Dualar eşliğinde onu anıyorlardı. Hayat, sanatın önüne mi geçmişti? Sanat, hayata gol mü atmıştı? İkisi birbirinden zaten mi hiç ayrılmadı ve hiç ayrılmazlar?
Çalışmak özgürleştirir mi?
Yıl 2009. Auschwitz kampının girişinde yazan -Arbeit Macht Frei- çalışmak sizi özgürleştirir yazılı demir tabela bir süredir kayıp. İsveçli bir Neo Nazi’ye kamptan çalması için emir gelmiş. Bu söylenti duyulduktan hemen sonra tabela ıssız bir ormanın ortasında bulunduğunda üç parçaya bölünmüştü. Çalışmak başka bir yöne, özgürlük başka bir yere bakıyordu. Sanatçı Jonathan Horowitz, insanlık tarihinin en unutulmaz trajik olayının harflerden örülü anıtını tekrar üretmeye karar verdi. Tam da ormanda bulunduğu haliyle... Paslanmış demirlerden yazı artık bir sanat eseriydi. Horowitz’in bu işini Varşova Modern Sanatlar müzesinde görenler rahatsız oldu. Müze yetkililerine nice mektup geldi. Hatırlamak istemeyenlerdi çoğu... Olayı hatırlatmak isteyen sanatçıya kızanlar... Tabelayı onun çaldığını sananlar... Söz uçar yazı mı kalır? Horowitz’in işi, Doğu’da inanıldığı gibi harflerin de bir sesi, nefesi olduğunu, onların birer imge olarak belki de en belgesel fotoğraftan daha güçlü olabildiklerini göstermiyor mu?
İstasyon demirbaşını açık artırmak
Varşovalı Centrum Architektury derneği, kamuoyuna, Polonya’da mimarlık adına olup biten üzerine söz sahibi olunabileceğini, sorumluluk alınabileceğini göstermek için kuruldu. Dernek, seslerini duyurmak için kitap basmaktan başka yollara da başvuracaktı. Dernek, Varşova’nın modernist Sovyetik tren istasyonunun yatırımcılar tarafından satın alınıp yıkılacağını duymasıyla harekete geçti. Tren yolundan kalan bütün levha, platform işaretleri gibi demirbaşı belediyeye başvurarak satın aldı. Ardından Polonya’nın Kenan Işık’ına, en ünlü ve sevilen yarışma sunucusuna başvurarak düzenleyecekleri müzayedeyi onun yönetmesini istedi. Tren istasyonuna ait demirbaş, müzayedede satıldı. Arseniusz Romanowicz imzalı istasyondan geriye artık bu müzayede olmasa hiçbir şey kalmayacaktı. Ama bugün bazı Varşovalıların evi, bazılarının barı, bazılarının mimari ofisinde oradan kalan objeler var. Bu işaretler yine dolaşıma girebildi. Bir şehrin aslında o şehirde yaşayandan yani kullanıcısından başka kimseye ait olmadığı gerçeğinin altını çizerek...