Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sanat dünyası neyin politik neyin politik olmadığını tartışmaya devam ediyor. Sıra nihayet neyin politik sanat olduğuna da geldi... Ve sanat tarihimizden kimin en politik sanatı yaptığını bulmaya... Konuyla ilgili en son noktayı Metis yayınlarından kitabı İmgenin Pornografisi’yle tanınan Profesör Zeynep Sayın koydu.
Sayın, sanatatak.com’dan M. Kemal İz’e verdiği söyleşide Cihat Burak ve Yüksel Arslan isimlerini verdi.
Sayın, Cihat Burak’ı “Türkiye Cumhuriyeti’nde, onun dünyaya ve memlekete bakışını değiştiren ender ressamlardan biri” olarak değerlendirdi ve şunları söyledi:
“Son derece siyasal, siyasetin içinden gelen bir ressam Cihat Burak. Bu ressamlardan kaç tane var memleketimizde? Çok az sayıda... Bu arada, ben “siyasal olan” derken siyasal konuları, temaları işleyen sanatçılardan bahsetmiyorum.”
Zeynep Sayın’a göre bir sanatçı, politik temaları işliyor ya da politik bir içeriğe sahip diye bir sanat yapıtı politik olmaz. Tam tersine bu gibi sanat yapıtları, bildiğimiz ezber içinden gelerek ve muhalefet yapma özelliğiyle de politik olanı malzeme edinerek, bizim körelmemize yol açabilir; çünkü estetiğin karşıtı olan anesteziye yol açar.
“Cihat Burak’a geri dönecek olursak, Burak’ın yapıtlarını birebir politik sanatın örnekleri olarak düşünüyorum. Yüksel Arslan’ı da politik sanatın bir örneği olarak düşünüyorum.”
Zeynep Sayın’ın Burak ve Arslan üzerine yaptığı tespitler üzerine uzun uzun düşünmenin tam sırası... Ne politikayı sanata ne sanatı politikaya alet etmediğimiz gelecek günlerin umuduyla...
Hou Hanru göreve çağrıldı
2009 yılında açılan ve İtalya’nın ilk ulusal çağdaş sanat müzesi olan MAXXI’nin [Museo nazionale delle arti del XXI secolo, Roma] sanatsal direktörlüğüne 10. İstanbul bienalinin küratörlüğünü de yapmış Çinli kürator Hou Hanru getirildi.
Eylül ayında görevine başlayacak olan Hanru’dan, müzenin uluslararası sanat sahnesindeki konumunu daha da güçlendirmesi bekleniyor.
Yani bir ‘uluslararası’ isimsiz olmuyor.
Sanat dünyası bir tane değil bir sürü, lakin uluslararası sanat oligarşisi bir tane. Ve o ülkeden o ülkeye transfer edilen futbolculardan farksız bu oligarşinin küratörleri özellikle...
Adeta Brezilyalı bir futbolcudan Türkiye liginden bir takımı kurtarması nasıl bekleniyorsa bu isimlerden de o bekleniyor. Sonuç her zaman mutlu son olmuyor. Hüsran olabiliyor.
Bekleyip göreceğiz. Bir Çinli Roma’yı kurtarabilecek mi?
En son ziyaretçi çekmek için toplu yoga seanslarından medet uman Maxxi bakalım ne kadar ‘uluslararasılaşabilecek’?

Kültür harcamalarımızda rekor
TAVAK Vakfı yaptığı araştırmada Türkiye’nin kültürel harcamaları ve milli gelirdeki payı konusunda son yıllarda büyük gelişme olduğunu tespit etmiş. 2011 yılında kültür ekonomisindeki harcamalar 46 Milyar Dolar sınırını aşmış ve milli gelirin 6%’sını oluşturmuş. Müjde müjde... Kültür harcamalarında hane halkının harcamaları her geçen gün daha da artıyormuş. TAVAK Vakfı bu araştırmayı bundan sonra Türkiye Kültür Sektörü Araştırmalar Kurumu TÜKSAK bünyesinde her yıl yeni baştan gerçekleştirmeye karar vermiş. Çok da iyi etmiş.
2011 yılında Türkiye’nin kültür ürünlerinde ihracatı 2,1 Milyar Dolar sınırını aşmış ithalatı ise 850 Milyon Dolar olmuş.
Birleşmiş Milletler tarafından geçtiğimiz yıl açıklanan araştırma kapsamında Hindistan’dan sonra 18,3%’lük bir büyüme oranıyla kültür alanında en hızlı büyüyen ikinci ülke Türkiye. Küresel ekonomide AB ekonomisinde rekabet gücünü artırabilecek dinamik bir kültür sektörü Türkiye’nin AB üyeliğini kuşkusuz olumlu etkiler. Bu veriler ışığında pek çok konuda hiç olmadığımız kadar umutlu olabiliriz.
Öyle değil mi?