Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O, Kürtçenin bütün ağızlarıyla, bütün kılcal damarlarıyla yaşıyor. Kendi deyişiyle sünger gibi ve iyi bir dil ‘avcı-toplayıcı’sı. Hamlet’i Kürtçeye çevirmesiyle meşhur.
Bir Yaz Gecesi Rüyası, Romeo ve Juliet ve Othello’yu çevirdi. Bunlardan soneler İngilizce-Kürtçe olarak, Hamlet ve Bir Yaz Gecesi Rüyası basılabildi.
Bu yaz Joyce’un Ulysses’i üstüne çalışırken Macbeth’in çevirisini bitirecek.
Shakespeare’den yaptığı çeviriler, anadilinin kudretini görmesini sağlamış.
Shakespeare, bu konuda edinmesi gereken özgüveni ona yirmi yılda vermiş.
Uluslararası bir proje çerçevesinde, Hollanda merkezli Theater-RAST ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu işbirliğiyle geçen eylülden bu yana Hamlet’in sahnelenmiş olması da bu konuda ayrıca onun için bir dönüm noktası olmuş.

Hamlet bitti yolda Ulysses var
Efsane Kürt şair, çevirmen ve editör Kawa Nemir, bugüne kadar Kürtçeyle ilgili bu köşede dile getirdiğim pek çok sorun ve soruya yanıt verdi.
Edebi ve kültürel köprüler kurmayı seven bir edebiyatçı olan Nemir’in, İngiliz, Amerikan ve İrlanda edebiyatından Kürtçeye bugüne kadar 19’u yayımlanmış 85 kitap çevirisi var.
“Shakespeare ile edebi kanonumuz Ehmede Xani arasında kurduğum örtük ilişkiden dolayı edebi ölümsüzlük ile çağımız arasında kurduğum zihinsel köprülerdir bunlar.”
İrlandalı büyük şair ve tiyatrocu William Butler Yeats’ten dolayı İrlanda ile Kürdistan, kendisiyle İrlandalılık arasında yakınlıklar kuran edebiyatçı, çeviri yaparken Kürtçenin Hint Avrupa dil grubuna ait olmasından ötürü ciddi bir avantaja sahip olduğunu belirtiyor.
“Kürt Cemal Süreya’nın da yazmış olduğu gibi, ‘Arnavutlar doğru söylemek zorunda, Kürtler yalan...’ İşte ben, yalan söyleyen o Kürtlerden değilim” diyor ve hemen şu espriyi yapıyor:
“Kürtçe, bazı Kürtlere emanet edilemeyecek kadar önemli bir meseledir.”
Nemir’e göre Türk yayınevleri, modern Kürt edebiyatının gerçek sinerjisinin farkında değiller...
Bugün son derece dinamik bir Kürtçe yazılı edebiyat ortamından söz edebileceğimizi ifade ediyor. Öte yandan gazetelerdeki Kürtçeyle konuşulan Kürtçe arasındaki uçuruma neden olarak Kürtçenin Türkçe mantığa esir edilmesini gösteriyor. Bu üretilen Kürtçenin en önemli kaynağının cezaevlerinde yatanların birikimleri olduğu ise ona göre bir şehir efsanesi. Büyük kesintiye rağmen, yazılı Kürtçenin belirli bir birikimi ve üç ana dönemden oluşan bir kuşaklar silsilesi ve yazılı edebiyat hareketlenmesi söz konusu.
“Bu dediğim, Celadet Eli Bedirxan’ın ve arkadaşlarının çabalarıyla çıkmış Hawar ve Ronahi adlı yayınlardan, 1970’lerin sonunda yayınlanmış Tirej dergisinden, 90’lı yıllarda Stockholm’de yayımlanmış Nudem dergisinden ve İstanbul’da yayınlanmış Nubihar (ki yayın hayatına hâlâ devam etmekte), Rewşen, Jiyana Rewşen ve Rewşen-Name dergilerinden (ki son ikisinin editörlüğünü ben yaptım) oluşmaktadır. Kürtçeyle ilgili ortalarda dolaşan yığınla ezber var. Bilmeyenlerin bir bilene sorması en doğru ve yararlı yol.”
Tek başına, tutkuyla ve özveriyle bir dil kurumu gibi çalışan Nemir’in çevirileriyle beslenmekte olan Kürt yazılı kültürünün alacağı yollar ülkenin “bütün” entelijansiyası adına umutlar taşımalı...