Ayşegül Sönmez

Ayşegül Sönmez

a.sonmez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çadırlara yapılan 31 Mayıs gece baskınının anıları taze.?Gençlerden Yiğit Cur 21 yaşında. O görüntüleri görünce otobüse atlayıp Gezi Parkı’na gelmiş,?“Gezi onca insanın hayalini barındırıyor” diyor

Burası Topkapı Sarayı gibi oldu


Fotoğraflar: Selin Arutan

Metafizik anarşist Yiğit Cur, 21 yaşında. 31 Mayıs Cuma gecesi televizyondaki görüntülere dayanamayıp atladığı gibi otobüse İzmir’den İstanbul’a Gezi Parkı’na gelmiş.
Annesi arkasından biraz ağlasa da ablasıyla babası onu desteklemiş.
Felsefe öğrencisi, madem devlet kurumlarsız olmuyor, hayalinde onlarsız bir anarşizm düşlemiş. İsmine de metafizik anarşizm demiş.
Genç felsefeciye göre bu parkın en büyük özelliği herkesin farklı bir özgürlük hayaline sahip olması ama yan yana bu hayallerini ortak bir amaca dönüştürmesinde.
“Gezi Parkı artık sadece ağaçları, insanları değil. En önemlisi onca farklı insanın hayalini barındırıyor.”
Soyadını vermek istemeyen kendini İstanbullu Yahya diye tanıtan direnişçi ise bu direniş sayesinde Türkiye’de ilk kez sermayenin değil ama direnişin küreselleştiğine dikkat çekiyor:
“Gezi Parkı bana göre üç beş ağacın korunmasının ötesinde bir küreselleşme karşıtı eylemdir. Daha önceki Seattle, Cenova ve Atina’daki hareketlerden bağımsız değildir. Artık onlara eklemlenmiştir.”

Haberin Devamı

Burası Topkapı Sarayı gibi oldu

Gezi Parkı’ndaki her ağaca, her ipe mesajlar ve resimler asılmış...

Komün hayatında uzman
Çadırlara yapılan 31 Mayıs gece baskınının anıları taze. Bunları canlandırmak değil, bir bakıma onları dışarıdan, evden gelen biri olarak keyiflendirmek istiyorum.
(Ne tuhaf evden dışarıdan gelsem de, park büyük bir ev, sıcak bir içeri olmuş.)
İyi taraflarını sayalım, diyorum Gezi Parkı direnişinin.
“Askerleri bol” diyor Yahya. “Mustafa Kemal’le sınırlı değil yani... Mustafa Keser askerleri var. Turgut Uyar askerleri bile var düşünün...”
“Çok güldük” diyor Yiğit Cur.
“Komün hayatında uzman olduk. Hiçbir kusur işlemeden bunu yaşayabildik.”
“Dostluk” diye ekliyor, Ahmet Ozan Übeyli...
Ve liste uzayacak, hep bir ağızdan sayacaklar ellerindeki sigaralarından kısa nefesler çekerek... Gezi’deki günleri çok sevdikleri bir roman ya da filmden kareler, satırlar hatırlar gibi yorgun gözaltlarına zıt ışıltılı gözlerle anlatacaklar.
“Paylaşım, buranın en iyi tarafı budur. Dayanışma sadece bir madde değil sözlükte. Bu yaşandı. Gerçekleşti burada. Hani ücretsiz çalışma olmazdı? Müştereklerdeki arkadaşlar on iki saat çalışıyorlar karşılık beklemeden...”
“Buradan çıkan en önemli kazanım belki de sivillik. Bu gerçekten yüzde yüz sivil bir hareket. Gezi Parkı hakiki bir sivil direniş örneği...”
“Gezi’de lider yok. Başkan yok...”
Başbakan ısrarla sandığı vurgular seçime işaret ederken Gezi Parkı’nda görüştüğüm bütün gençler parktan sonra sandığın yolunu tutmayacaklarını söylüyorlar.

Oy kullanmaya niyeti yok
Uğur Bulut 20 yaşında. Hiç oy kullanmamış, Bundan sonra da kullanmaya niyeti yok. Çünkü bu olay şunu göstermiş ki ortada onu temsil edecek parti yok. “O yüzden doğmamış çocuğum için buradayım. Ağaçlar sembol. Bu direnişin 100 sene sonrası düşünülerek yapılan bir direniş olduğunun sembolü.”
Sesi çok güzel Bulut’un; park ve bütün anneler için bir türkü söylüyor.
Ferhat Ofluoğlu işin iyi tarafını ise şöyle özetliyor: “FB’lisi, GS’lisi, Karşıyakalısı, Göztepelisi, Alevisi, Sünnisi yan yana burada. Bunlar birbirine bu olaya kadar terörist diye saldırıyorlardı. Bir aradayız. Bebek’te kahve içenler de Rumeli kavağında içenler de burada. Onların gaz maskeleri 350 liralık. Bizimkilerin çoraptan bozma ayrı konu.”

Bir valiz ilaçla gelmiş
Meral Gökmen ise parka Marsilya’dan gelmiş. Kendi gözleriyle görmek istemiş. Ailesi desteklemiş ama uçak parasını vermemiş. Bir valiz ilaçla gelmiş Meral. Hemşirelik okulunda okuyor. Gelince gördüğü dayanışmadan, her türlü ilacın bulunduğu revirden gönüllü doktorlardan direnen insanların güzelliğinden etkilenmiş. Uçak bileti parasını nasıl mı bulmuş?
“İki hafta Fransa’da dışarı çıkmam. Yemeğe, sinemaya gitmem. Oldu bitti. Bunu yaşamak çok şey kattı bana. Buradaki dayanışmayı, birlik beraberliği bir daha nerede görebilirim bilmiyorum. Hiç televizyonda yansıtıldığı gibi de değil, parkın içindeki dünyayı televizyondan görmek imkânsız. Dil, din ayrımı yok. Hiçbir ayrım yok.”
Genç arkadaşlara bu hareketten akıllarında kalacak ilk duvar yazısını soracağım.
(Benimki Just in Biber). Onlarınki ise kime sorsam aynı:
“Allah’ını seven defansa gelsin.”
On altı günden beri parkta yaşayan direnişçilerden Ferhat Ofluoğlu, son günlerde gelen ziyaretçi kitlesinden sıkıntılı. “Topkapı Sarayı gibi olduk. Kutsal ganimetleri görmeye gelenler gibi gelip bakıyorlar” derken, Film Mor kurucularından feminist belgeselci Melek Özman da çadırının önünde parktaki direniş dilinin cinsiyetçiliğinin on altı günde epey bir mesafe kat ettiğini, düzeldiğini anlatıyor.
“Küfür değil inatla direnin dedik. Bıkmadan söyledik ve bu cinsiyetçi direniş dilinin değişmesine feministlerin çok katkısı oldu. Bazı duvar yazılarına müdahale ettik. Feminist işaretle üzerlerini kapadık.” Bu yazıyı size yazarken haberler geliyor. Bu akşam parka girilecek haberleri. Konuştuğum gençler çoktan gözaltına alınmaya hazır. Bedenleriyle zihinleriyle en kötüsüne hazır. Ama en iyisini düşünmekten de kendilerini alamıyorlar.
“Gezi’yi kazanırsak seneye bu yıl burada şenlik yapacağız. 31 Mayıs şenlik günü olacak. Birlikte halay çekeceğiz, çok eğleneceğiz.”