13. İstanbul Bienali, Gezi olaylarından sonra daha önce de yazdığım gibi bir seri özeleştiri yaptı. Panellerinde seslerini duyurmak isteyen protestoculara karşı baskıcı tavrından ötürü özür diledi. Şimdi de özel toplantılar düzenliyor. Sanatçılar, küratörler ve eleştirmenleri davet ederek düzenlenen bu toplantıların amacı bana son günlerde en çok sorulan şu sorunun cevabını bulmak değil.
“Bienal iptal edilecek mi?”
Hayır, bienal iptal edilmeyecek. Sadece bu yaşadıklarımızdan sonra nasıl bir bienal karşımıza çıkmalı? Soru bu. En son düzenlenen toplantıya Vasıf Kortun, Emre Baykal gibi küratörler, Banu Cennetoğlu, Ali Kazma, Cevdet Erek gibi sanatçılar katıldı.
Toplantı, bienalin kavramsal çerçevesinde duyurduğu kamusal mekanlardan çekilip çekilmeyeceğini gündeme getirdi.
Bienal, adliye, okul, postane, tren istasyonu, depo, tersane, Taksim Meydanı, Gezi Parkı, alışveriş merkezleri, otel, ofis ve konut kuleleri gibi mekanlarda gerçekleşecekti. Yetkililer, her an “Gezi gibi bir kamusal alanda direniş örgütlenmesinden sonra sokaktan çekiliyoruz” diyebilir.
Konusu kamusal sanat olan bir bienal, sokaktan çekilirse bu bienalden geriye ne kalır? Bilemiyorum. Ve elbette şunu da...
Bienal sokaktan çekilmekten vazgeçmezse, postane, tersane gibi mekanlar, Gezi Parkı direnişinden sonra belediye tarafından bienale sorunsuz, bienal tarafından da sanatçılara nasıl tahsis edilir?
Boğayla ilgili bir önerim var
Boğa muhabbet kuşu mudur yazımda Kadıköy’ün Boğa heykelinden vazgeçmesinin mümkün olmadığını anlatmıştım. O yazımdan sonra Mehmet Ali Güveli, TBMM Milli Saraylar kurumsal iletişim müdürü bana ulaşmış. Şöyle diyordu?
“Biz bu eserlerin özgün mekanlarına iadesini talep ederken bir heyet kurmayı ve halen bu eserleri elinde bulunduran kurumlarla da işbirliği halinde gerçekleştirilecek ortak çalışma ile şu anda bulundukları mekanla özdeşleşmiş eserlerin yerine kopyalarının üretilip buralara yerleştirildikten sonra tarihi nitelikli eserleri almak niyetindeydik...”
Milli saraylara bambaşka bir önerim var. Neden Abdülaziz’in heykellerinin kopyaları yerine sanatçılardan o heykelleri yorumlamaları istenmesin? Bir grup sanatçı boğayı, su içen yavrusuyla geyiği, kaktüsün üzerinden atlayan aslanı kendine göre farklı malzemelerle yeniden konu edinsin. Bu çağdaş heykeller sarayın bahçesini süslesin. Saray da yerinden yurdundan edilmiş küskün orijinallere değil, eskinin yeniden yorumlandığı heykellere mekan olsun.
Dikkat heykel yenilenmesi vardır!!!
Ülkede hakikaten iyi şeyler de oluyor... İMÇ’deki eserler korunuyor mesela...
Kuzgun Acar’ın Kuşlar heykeli gibi...
Unkapanı’nda plakçılar, kasetçiler derken şimdilerde neyin çarşısı olduğu bilinmeyen yapının hemen ön cephesinde yer alan 1967 tarihli Kuzgun Acar heykeli epey yıpranmış, yorgundu.
2008 yılında çarşının duvar mozaiklerinin temizlik ve bakımını yapan, bilgilendirme levhaları asan Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, Acar’ın heykelini şu sıralar onarmaya karar verdi. Heykel şimdi iyileştiriliyor.
Doktor Oya Bayrı ve kendisi de heykeltıraş Canan Bozbağ’ın desteğiyle mimar Şevki Pekin’in gözetimindeki çalışmaya Fatih Belediyesi de destek veriyor.
Aynı vakıf, Bursa Muradiye Külliyesi ve türbelerine ilişkin bilgi levhalarını onarmış. Anadolu Selçuklu mimarisi internet üzerinde veri tabanı projesini geliştirmişti.