Hepimizin okyanus aşırı kitapçısı Amazon, sanat işine de el attı.
Kelimenin tam anlamıyla öyle çünkü... Artık Amazon.com’da sanat eseri satılıyor.
Galeri duvarlarından ev duvarlarına başlığı altında sanat eseri siparişi vermek mümkün. Tıpkı Murakami’nin son romanını sipariş ettiğiniz gibi... Ama bir dakika... O kadar kolay değil! İki günde kapınıza gelmiyor bir kere... Bu bir devrim hele hiç değil... Her şeyden önce sanat eseri dediğiniz şey, kitap gibi kategorize etmesi kolay bir şey değil. Amazon, üslup demiş, konu demiş, fiyat demiş, yönelim demiş. En bilinen sanatçılar demiş. Warhol, Dali ve Chagall’ı koymuş ama Joan Miro’yu resmen unutmuş. Hiç bilinmeyen sanatçılar kategorisini de mesela...
Öyle ki sosyal medya bunu görmezden gelmediği gibi hemen bir konu başlığı tayin etmiş. Amazon sanat sorunları... Herkesin hemfikir olduğu konu, söz konusu sanat olunca, Amazon’un satmayı kolaylaştırmak için başvurduğu kategorilerinin işe yaramadığı... Sanatın öyle bir şey olmadığı... Amerikalı bir ekonomistin Amazon’un en az sanat dünyası kadar açıkgöz olduğunu ifade ettiği yorumu bence tartışmalara anlamlı bir nokta koyuyor.
Amazon işin zor ne diyeyim... Sanat dediğin elle tutulur gözle görülür görülmesine de satması hayli uzmanlık mı cinlik mi diyeyim, pek çok tuhaf şey gerektirir...
Andy’nin mezarından canlı yayın
Pittsburgh’da yeşiller içinde bir mezarlık... Ormana sırtını yaslamış. Birkaç aynalı balon. Birkaç yaşlı adam ve birkaç mini etekli wayfarer gözlüklü genç kadın...
Bir mezar taşının başından dünyaya sesleniyorlar.
O kadar yeşil ki etraf.
Doğanın ortasında sesleri çıkmıyor. İki kameraları olduğunu söyleseler de...
Bu bir parlak fikir...
Earthcam ile Andy Warhol müzesinin ortak parlak fikri. Doğum gününde ünlü sanatçı Andy Warhol’u mezarı başında canlı yayınla anmak...
Canlı yayın aracılığıyla mezarı başında Warhol’u, orada olmayan sevenleriyle buluşturmak...
Olacak iş mi? Dünyaya tüm egzantrikliğiyle iz bırakan Andy Warhol gibi bir persona doğanın ortasında, hele mezar başında anılır mi hiç? Üstelik birkaç yaşlı adam ve birkaç sıradan genç kadınla... Adama demezler mi bu adam Velvet Underground’dan Monique Van Mooren’a kaç egzantrik armağan etmiş dünyaya... Üstelik kapalı kapılar ardında... Doğanın ortasında olmaktan kaçarak... Gecelere sığınarak ve gecelerin içine ne bitmeyen gündüzler sığdırarak.
Şimdi sen kalk onu mezar başında canlı yayınla an.
Ayıp. En az yeniyetme bir oyuncunun unutulmuş Yeşilçam oyuncusunun mezarına yaptığı ziyareti kadar hüzünlü ve fırsatçı... Olmadı.
Bu arada yaşasaydı Andy Warhol, tam 85 yaşında olacaktı.
100 karakterde sanata gelenler
Doğruyu söylemem gerekirse Bora Akıncıtürk’ten bana kişisel olarak 100 karakterde sanat nedir’e bir cümle gelmedi. Fakat çalışmalarını uzun bir süredir ilgiyle ve tutkuyla takip ettiğim sanatçı, dün itibariyle iki tweet attı. İkisi de konumuza çok uygundu. Alıntılayacağım... Sizin bana gönderdiklerinizle birlikte...
“Sanat, hastalanmaz, kimseyi öldürmez ve öldürülemez.” Bora Akıncıtürk
“Sanat, hiçbir şey anlatmak zorunda değildir, üretimde aracı olan insan da önemsizdir.” Bora Akıncıtürk
“Sanat, dinlediğim şarkı gibi. Bitiyor ve tekrar dinlemek istiyorsun.” Ayfer Mirali
“İlk gördüğünden itibaren aklından çıkmayan ve bir yolunu bulup görmeye çalıştığındır.” Mesut Yasin
“100 karakterde anlatılamayacak yaşadığını sana hissettiren yaşamak için bir neden olandır.” Psiko
“Ben şahsen kendim bizzat sanatın kendisi olduğumu iddia edeceğim izniniz olursa.” Mırnav Bey
“Büyük bir denizin dibindeki hazinedir. Dalanlar, yüzmeyi iyi bilenler ona kavuşabilir. Ya da hayaliyle yaşar.” Rus Balıkadam
“Renoir kadınının kalçaları, dudaklarıdır. Van Gogh’un odası, Matisse’in dans adımlarıdır. Guernica’dır.” Bayan Monet
“Uzun zamandır sadece ironiden ibaret olduğu sanılıyor. Oysa doğru değil. Sanat dramın ta kendisidir.” Fiyodor
“Herkes sanatçı olabilir. Her şey sanat olabilir. Yalanınızı yiyeyim.” JR
“Sanat nedir biliyor musunuz Ayşegül Hanım? Barıştır. Barış.” Gülizar