Tophane binasının yanında, Nusretiye Camii’nin karşısında yer alan ve 1957’de Menderes döneminin yol açma çalışmaları sırasında yıkılan eski topçu kışlası binaları, Mimar Sinan Üniversitesi’ne verildi. Üniversite de eski kışlayı tekrar inşa etmek üzere kolları sıvadı.
Binanın eski yerine yapılması imkansız çünkü şimdi oradan tramvay geçiyor.
Dolayısıyla yeni bina, hemen yanındaki yamaca inşa edilmek zorunda.
Ve çok önemli bir iddiaya göre yamaç, çok değerli Bizans kalıntılarına sahip.
İddianın sahibi mimarlık tarihçisi Aykut Köksal, bu sürecin üniversite tarafından, “bilimsel etik ayaklar altına alınarak” yürütüldüğünü söylüyor.
Üniversite yönetimini, olayı sadece bir bina kazanımı olarak görmekle ve o binayı oraya yapmak için elinden geleni yapmakla suçluyor.
Köksal’a göre binanın elde doğru dürüst röleveleri bulunmamakta. Ortaya çıkacak olan yapı gerçeği yansıtmaktan çok bir hayal ürünü olacak.
Tahriple yüz yüze gelecek kalıntılara gelince...
Kazı yerinde gözlem yapan arkeolog Aksel Tibet, milattan sonra 6., 7. yüzyıla tarihlenen kalıntılardan yola çıkarak beyaz mermer döşeli mekanın bir hamam ve buna ait bir yapı kompleksi olduğunu ifade ediyor.
Şimdilik belediye, koruma kurulu kararı olmadan ruhsat veremeyeceğini bildirmiş. Üniversite olayı izlemek için bir bilim kurulu oluşturmuş. Bakalım akademik bilim kurulu, “gelecek”ten mi, milattan sonra altıncı yüzyıla ait geçmişten yana mı karar verecek?
Birlikte göreceğiz...
Performans sanatının sonu mu başlangıcı mı?
Bir süredir Miami Art Basel’da karı koca çılgınlar gibi sanat alışverişi yaptıkları haberleri geliyordu. Ama kimsenin aklına ünlü rapçi Jay-Z’nin New York’ta bir galeride altı saatlik bir performans üstelik Marina Ambramoviç’in The Artist is Present performansının bir başka versiyonunu yapacağı gelmemişti. Son albümü Magna Carta Holy Grail’den Picasso Baby şarkısını Pace Gallery’de Jay-Z tam altı saat boyunca söyledi. Bu arada onunla yüz yüze görüşmek isteyen herkesi tıpkı öncüsü Marina’nın yaptığı gibi kabul etti. Onlardan biri de Marina Ambramoviç olması sürpriz değildi. Onun yanı sıra sanatçı Laurie Simmons da Jay-Z’nin sanatsal performansını kaçırmayanlardandı. Picasso Baby şarkısı Picasso’dan tutun Basquiat’ya, Warhol, Koons, Rothko, Bacon’a, koca bir sanat tarihine gönderme yapıyor. Öte yandan Jay-Z’nin bir süredir topladığı sanat eserlerinden oluşan koleksiyonunu da ifşa ediyor. Jay-Z’nin performansı New York entelektüel çevrelerince performans sanatının sonu olarak değerlendirildi. Bense çağdaş sanatın demokratikleşmesi, bir zamanların elitist, beyaz ve avangard hükümdarlığının yıkılışı olarak değerlendirmek istiyorum. Ne kadar güzel ki artık “zenci” evlerinde kocaman bir Al Pacino’nun Scarface afişi değil, bir Basqiuat bir Picasso asılı. Jay-Z’nin evi ve sesine, atalarının masklarından aldığı ilhamıyla en çok Picasso yakışmaz da ne yakışır. Sorarım size...