Sağır kurbağanın hikâyesini çoğunuz bilirsiniz. Bilmeyenler için kısa bir hatırlatma:
“Kurbağalar bir gün yarış düzenlemiş. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış.
Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış.
Gerçekte seyirciler içinde hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş.
Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”
***
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar.
İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış:
“Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”
Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayretle mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış.
Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; “Bu işi nasıl başardın?” diye.
O anda farkına varmışlar ki; kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Ne kadar çok başkalarının düşüncelerinden etkileniyoruz değil mi?
Hedefe doğru yürürken, onun dediği, bunun olumsuz gördüğü, arkadaşımızın caydırdığı, iyi niyetle de olsa korkuttuğu durumlarda geri adım atıyoruz.
***
Kimseyi duymayın, kafanızın estiğine göre davranın, uyarılardan, deneyimlerden yararlanmayın demiyorum. Tabii başkalarının yaşanmışlıkları bize de rehberlik edebilir. Ama sürekli dışarıdan gelen olumsuz yorumlara odaklanınca başarmak zorlaşıyor.
İçimizde konuşan bir ses zaten var, olumlu ve olumsuz çok şey fısıldıyor. Tam bu sesi ikna etmiş, harekete geçmişken bir de üstüne başka bir olumsuz ses eklendi mi etkilenmek kaçınılmaz oluyor.
Bazen olumsuz düşünen, sürekli olumsuz konuşan insanlara kulağımızı kapamak gerekiyor.
Onlar ilerlememizi, umut etmemizi, başarma gayretlerimizi engelliyorsa duymamayı öğrenmek gerekir.
***
“Şimdi bunları duymak istemiyorum, olumsuz konuşmalar beni olumsuz etkiliyor” diyen birisine arkadaşı küsmüş.
Nasıl söyledin, kabaca mı uyardın, yoksa gerçekten hissettiğini mi anlattın, diye sordum.
Haliyle ne söylediğimiz kadar nasıl söylediğimiz de önemli!
Bazen haklı da olsak söyleyiş şeklimizle karşımızdakini kırıyoruz.
“Hayır, gayet güzel anlattım, ben bir hedefe doğru adım atarken, yapamazsın, yapmamalısın gibi söylemlerden olumsuz etkileniyorum. Biliyorum, benim iyiliğim için konuşuyorsun ama söylemesen daha iyi olur, etkilenince, vazgeçiyorum” dediğini anlattı.
Peki o zaman arkadaşı niye kırılmıştı? Bana kalırsa, bazı insanlar söyledikleri olumsuz da olsa illa içindekini söylemek istiyor. Bunun karşısındakine iyilik olduğuna o kadar emin ki arkadaşından tepki alınca, “Ben onun iyiliğini düşünüyorum, o bana sus diyor” gibi algılıyor.
Birileri size sürekli “Yapamayacaksın, başaramazsın, çok zor bir iş, yapmaya çalıştığın için sana üzülüyorum” gibi mesajlar verdiğinde bunun etki alanınıza girmesine izin verdiğinizde moraliniz bozulur.
***
Siz de birilerini iyilik olsun diye bile uyaracak olsanız, bir kez daha düşünün derim. Belki onun bu hayali sizin küçük bir sözünüzle olumsuz etkilenecek. Belki de öylesine söylediğiniz olumsuz bir uyarı başkasının engeli olup, iç dünyasına takılacak. Benim gördüğümün doğru olduğunu kesin olarak nasıl bilebilirim ki, belki de onun yolu doğrudur. Bana geliyorsa bu olumsuz uyarılar, mutlaka değerlendiririm, süzgeçten geçiririm ama sağır kurbağa hikayesini de hatırlarım.
Bazen duymamak da işe yarıyor!