Öğrenilmiş çaresizlik, insanın sürekli olarak başarısızlığa uğrayarak, çabalasa da bir şeyi değiştiremeyeceği inancı edinip ve bir daha deneme cesaretini yitirerek çabalamayı bırakmasıdır.
Bunu en kısa yoldan pirelerle yapılan deneyi örnek vererek anlatabilirim:
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır.
Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler.
Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar. Ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenirler.
Bilim adamları pirelerin hepsinin artık 30 cm zıpladığını görünce deneyin ikinci aşamasına geçerler ve tavandaki camı kaldırırlar. Zemini tekrar ısıtırlar.
Tüm pireler yine eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar.
Deney sonucunda tavandaki cam engelinin kaldırılmış olması pirelerin daha yükseğe zıplamalarına imkan doğmasına rağmen pireler buna hiç cesaret edemezler.
Cam engel kaldırılmıştır ama pireler artık zıplamaktan vazgeçmişlerdir.
Aslında zıplasalar fanustan çıkabilirler ama sonucun değişmeyeceğine o kadar inanmışlardır ki denemeyi bile düşünmezler.
***
Hepimizin az veya çok deneyimlediğimiz öğrenilmiş çaresizliklerimiz vardır. Kiminin farkındayızdır, kiminin ise değilizdir. Bazen bir an gelir ve hiç denemediğimiz, uzak kaldığımız bir alana neden yaklaşmadığımızı fark ederiz. Bir şey bizi gizliden gizliye engelliyordur.
Yıllar önce çok denemiş ve bu alanda başarılı olamadıysak geri çekilmişizdir.
Sizin kafanızdaki öğrenilmiş çaresizlikleriniz neler? Mesela ilkokul yıllarında matematiğe çok çalışmıştınız ve öğretmen her seferinde zor sınavlar yapmıştır. Aradan yıllar geçse de matematik sizin için aşılamaz bir konudur. “Ben matematiği başaramıyorum” inancı kafanıza öylesine yerleşmiştir ki başarabileceğinize sizi artık kimse inandıramaz. Spor konusunda kendini yetersiz hissettirilmiş bir çocuk ne yaparsanız yapın kendini bu konuda yetenekli hissetmez. Özellikle çocukken defalarca öğretmeni tarafından eleştirilmiş, “senden sporcu olmaz” eleştirisiyle karşılaşmış birisi yetişkin olduğunda dahi topa değmek bile istemeyebilir.
Sürekli yanlış ilişkiler yaşayıp, hayal kırıklığına uğramış kişilerin aşka dair inancı zayıflar. “Bütün erkekler- bütün kadınlar böyledir” diye genellemeler yapar ve artık ilişki kurmak istemezler.
Öğrenilmiş çaresizliklerimizi keşfetmekte yarar vardır. Bunları fark edince onları tekrar denemek için kendimizi yüreklendirebiliriz. Pireler gibi sürekli kafeste kalacağımıza tekrar zıplayıp belki de yeni bir denemeyle başarılı olabileceğimizi görebiliriz.
Nasıl olsa değişmeyecek!
Size “Nasıl olsa bir şey değişmeyecek” diyen birini ikna etmek o kadar zordur ki!
Olaylar üzerinde artık kontrolü olmadığına inanmışsa, içinden hiçbir şeyi değiştirme gücü olmadığını düşünüyorsa, ne derseniz deyin, size bu cevabı verecektir.
Terapilerde de karşımıza çıkan en önemli dirençlerden biri de budur.
Değişim isteyen kişiler bile bir değişiklik olacağı umudunu yitirmiştir.
Bazen de insan kendi kendine bu inanca kapılır gider. Kendini bile ikna edemez.
Bir şeylerin düzelebileceğine dair olumlu iç konuşmalarını artık dinlemez hale gelir. Kendisine umut aşılamaya çalışan herkese kapılarını kapatır.
Yalnız şunu unutmayın, hiç değişiklik olmayacağına en katıksız inanmış kişinin içinde bile değişiklik olabileceğine dair bir ümit kırıntısı vardır.
Gerek kendinizde gerekse size “bir şey değişmez” diyen kişide bu ümit kırıntısını yakalamak için uğraşın!