Ayşe Özgener

Ayşe Özgener

ozgenerayse@gmail.com

Tüm Yazıları

Size de olur mu, bazen gecenin bir yarısı bazen sabaha karşı bazen de hiç olmadık bir saatte aklım aşırı çalışmaya başlar.

Sürekli olarak gerekli gereksiz, kaygı kokulu, takılmışlıklar içeren fikirleri adeta bir fotokopi makinası gibi basıp bana doğru servis etmeye başlar.

Böyle durumlarda kendimi bir masa tenisi maçında gibi hissederim.

O yolladıkça ben de elimde minik bir raketle ya geri yollamaya çalışırım ya da topu dışarı atmaya!

---

Bu sabaha karşı uykum kaçtı, az sonra bir de baktım ki yine zihnimle masa tenisi maçındayım.

Haberin Devamı

İlk olarak bir gün önceden konuşulmuş ama netliğe kavuşulmamış bir konuyu önüme doğru atmaya başladı.

Çok da önemli bir şey değildi hatta o an aklıma takıldığını bile fark etmemiştim.

Ama sabahın bu saatinde bu konuyu önüme getirdiğine göre sevgili bilinçaltım bunu o saatte dışavurmaya karar vermiş olmalıydı.

Böyle bir zamanlama hakimiyeti var bilinçaltımızın!

İstediği zaman bastırıp, olayları yok sayabiliyor ama canı istediği zamanda birden aklınıza getirebiliyor.

---

Bu küçük meseleyi halledip, bilinçaltımdan temizleyince sanki rahatladı ve sustu.

Ama bu sefer de başka konular paketlenip gönderilmeye başlandı.

Zihnimin bir yanı acilen uykuya dönmek için tatlı tatlı küçük hayaller kurmaya çalışıyor.

Bir yanı ise ısrarcı, mutlaka konuşmak istiyor.

Bütün gün düşünmediklerini, söylemediklerini o anda söylemek istiyor.

Bir yandan alarmın çalmasına az kalıyor ve kalkış saatinin yaklaştığını bilmenin baskısı var.

Bu stres sanki zihnimi daha da açık tutuyor.

Peki diyorum içimden, konuşalım o zaman!

---

İçerden gelen fikirler çok da önemli değil yani en azından o an için bir aciliyeti yok!

Gündüz yapılacak çok iş birikmiş, ona takılıyor.

Sanki o saatte yataktan fırlasam onları halletsem, rahatlayacak gibi!

Tamam diyorum, bunların hepsini aklıma not aldım, şimdi takılmayı kes ve uyu!

Bir yandan bana güvenmediğini hissediyorum, sabah kalktığımda unutmuş olacağımdan korkuyor.

Telefonuma doğru uzanıyorum, bari oraya not alayım, unutmayacağımı garanti edersem rahatlar diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

Fakat bir an önce uykuya dönmek isteyen zihnimin diğer yarısı buna itiraz ediyor, telefonu açtığım an iyice uykumun kaçacağından emin!

Bu topu o kazanıyor ve telefonu açmamayı başarıyorum.

Maç böylece ortada kalıyor, top bir gidip bir geliyor, ta ki güzel bir şeyler hayal etmeyi başarıp zihnimi susturana kadar!

Ondan sonra zaten uyku hali, susan bir zihin, o da tabii rüyalarda konuşmak isterse konuşmaya devam edebilir.

---

Aklımızla yaptığımız bu iç konuşmalar, tartışmalar, pazarlıklar sadece uykusuz kalınan gecelere mahsus bir durum değil!

Zaman zaman konuşmak istediğinde ve siz onunla bir diyaloğa girdiğinizde bu olay bir maça dönüşebiliyor.

Kimi zaman fazladan çalışan bir beyinden gelen bu sinyaller kimi zaman da duygulardan kopar gelir.

Hiç olmadık zamanlarda, bana gelmesini istemediğim duyguları göndermeye başlar.

Gelen duygu ortama uygun değilse o an için onu bastırmayı öğreniriz.

Örneğin gülünmemesi gereken bir ortamda gelen gülme isteğini bastırmamız gibi.

Kaygı, sıkıntı, stres de bazen durumdan kaynaklansa da bazen de insanın kendi içinden gereksiz yere üretilir ve yaşam akışımızı bozar.

Haberin Devamı

Hayat bir dengeleme oyunu ama en çok kendi içimizi dengelemek gerekiyor.

Kendi duygularımızı, fikirlerimizi karşılamayı bilmek, onları dengeli bir şekilde yerleştirmek psikolojik olarak rahatlamamızı sağlıyor.

Yoksa kendinizle pinpon oynamaktan bir müddet sonra yorgun düşüyorsunuz.