Sözlük, aileyi toplum içindeki en küçük bütün olarak tanımlar. Bana kalırsa aile toplumun en küçük değil, en önemli ve en büyük birimidir.
Her şey ailede başlar ve biter. Veya ailede hiçbir şey başlamaz, doğru gitmez ve her şey ailede karmaşıklaşır.
İnsan bir aileye doğar. Aile, bir sistemdir ve bireyi ailesinden soyutlayarak anlayamayız. Çocuklar ilişki, sevgi ve yaşama dair birçok şeyi ailede öğrenir veya öğrenmez. Anne-baba arasındaki ilişkiden kadın-erkek ilişkisine dair temel bir kalıp çıkarır.
Erkekse erkekliğe, kızsa kadınlığa dair temel kavramlarını burada edinir. Saygı, sevgi, iletişim, evlilik ve çocuk yetiştirme anlayışı, insanın özü genelde ailede şekillenir.
Doğduktan sonra kendi bakımını üstlenemediği için öncelikle fiziksel bir bakıma muhtaçtır. Aynı zamanda sosyal olarak da beslenmeye ihtiyaç duyar.
Açlık gibi fiziksel bir ihtiyacı karşılanırken bile ona bakan kişiyle kurduğu bağ üzerinden hayata bir bakış açısı geliştirir.
Bağlanma dediğimiz olay ailede başlar. İnsan hayata bağlanırken ona bakım veren kişilerin tutumlarına bakarak karar verir.
Eğer seviliyorsa ve ona bakım veren kişi ilgiliyse sonunda güvenli bir bağ kurar. Annesi uzaklaşsa bile geri döneceğini bilir ve kaygıları daha azdır.
Hayata güvenli bağlanamayan kişiler ve yakın ilişkilerinde güven sorunu yaşayanlar çoğunlukla küçük yaşlarda hayatın güvenli bir yer olmadığına karar vermişlerdir.
***
Bir çocuğun, bir gencin yetişip sağlıklı bir yetişkine evrilmesinde ailenin rolü çok önemlidir.
Ailenin en temel işlevi çocuğa sevgi dolu bir ortam hazırlamaktır.
Çocuğunu sevmeyen aile olur mu diye düşünebilirsiniz. Üzülerek belirtmeliyim ki her çocuk sevgi dolu ailede yetişmiyor.
Sevmeyi bilmeyen, vaktiyle sevilmemiş ebeveynler çocuklarını sevmekte zorluk yaşayabiliyor.
Sevgiyi göstermenin zayıflık olduğunu düşünen, çok severse çocuğu şımarır diye sevdiğini belli etmeyen ve çocuklarını uykusunda öpen ebeveynler var.
Haliyle bu kişilerin çocukları sevgiye aç kalıyor.
Çocuklarını en güzel sevip, sevgiyle doyuran ebeveynler ise genelde vaktiyle sevilmiş olan kişilerdir.
Yani, sevmek öğrenilen bir şeydir. Mutlaka sevgi duygusu içimizde vardır ama sevgiyi davranışa dönüştürmek çoğunlukla ailede öğrenilir.
Sevmek çok kolay gibi gözükse de aslında zor ve karmaşık bir şeydir.
Bu sebeple bazı kişiler sevmekten korkar.
Sevgi dolu ailelerde psikolojik sorunlar daha kolay aşılırken, sevgi ortamı olmayan ailelerde en küçük sorunlar bile büyüyor.
Sevgi dilenmek için sorun çıkaran çocuklar veya sevilmediği için iyice hırçınlaşmış ergenler sık rastladığımız örnekler!
İşlevsel bir ailede sınırlar belirgindir ve sağlıklı bir iletişim vardır.
İletişim ise ailede öğrenilen ve hayat boyu insanın ihtiyaç duyduğu en önemli sosyal meziyettir.
Çoğunlukla bütün ilişki sorunlarının altında iletişim eksikliği vardır.
İşlevsel aile sağlıklı aile demektir. Burada birey kendi özerkliğini koruyarak aidiyet duygusu geliştirir.
Benliğini koruyarak biz duygusuna erişir. Aile değişime uyum sağlayabilir. Baskıcı ve aşırı otoriter bir ortam yoktur.
Terapiyi önemsiyorum
Aile terapisini çok önemsiyorum. Öncelikle terapiye ihtiyacı olan bireyi aile bağlamında değerlendirmenizi sağlıyor.
Aileyi işin içine kattığınızda, insanın yetiştiği ortam ve değerler hakkında önemli ipuçları elde edersiniz.
Bir çocukla çalışıyorsanız kalıcı bir iyilik sağlamak için aileyle de işbirliği içinde olmak gerekir.
Çocuğun sorunlarının kaynağı aile ise terapinin içine aileyi katmadığınızda bir müddet sonra çocuk yine aynı sorunları yaşayacaktır.
Bazen ilişki sorunları olan bir çift gelir.Sonra detaylı bir araştırma yaparsınız.
Çocuklarından kaynaklanan bir sorunun ilişkilerine yansıdığını görürsünüz.
Burada da çocuğu terapiye katmak çiftin ilişkisine iyi gelir.
Aile bireyi etkileyen, birçok davranış kalıbının oluştuğu ve yine birçok sorunu tedavi edebilecek bir birimdir.
Bu sebeple aile olmak yetmez, sağlıklı ve işlevsel bir aile olabilmek için özen göstermek gerekir.