Geçen yıl pek çok yerde ertelenen veya sanal ortamda yapılan ödül törenleri tekrar gerçekleşmeye başladı. Bazı etkinlikler ise sanal ortama alıştı, öyle devam ediyor, hatta bunun avantajlarını kullanıyor. Amsterdam’da son yıllarda giderek ilgi çeken bir şef ödülleri etkinliği vardı geçen hafta
"The Best Chef” (En İyi Şef) sadece bir ödül değil, çeşitli etkinlikleri de içeren bir organizasyon. Ödüllerin yanı sıra konuşmalar ve “Yemek ve Bilim Buluşması” başlığı altında ilginç sunumlar yapılıyor. The Best Chef, 2015 yılında Polonyalı nörolog Joanna Slusarczyk ve İtalyan gastronom Cristian Gadau tarafından kuruluyor. Başta sadece gastronomi dünyasından önderleri, fikir üretenleri bir araya getiren bir platformken 2017 yılında En İyi Şef ödülleri devreye giriyor. Varşova’da düzenlenen ilk ödül törenini, 2018 yılında Milano, 2019’da Barselona izliyor. 2020’de sanal ortama taşınan ödül töreni, bu yıl tekrar canlı olarak Amsterdam’da gerçekleştiriliyor.
En iyi şefler nasıl belirleniyor?
Sistemin ilginç bir işleyişi var: Öncelikle şefin kendisi odak noktası; yani restoranın diğer özellikleri, yeri vb. niteliklerden çok şefin yaratıcılığı, yemeğe yaklaşımı ve diğerlerinden öne çıkan farkı göz önüne alınıyor. 200 kişilik bir aday listesi hazırlanıyor. Bu listenin yarısını, önceki senenin “En İyi 100 Şefi”, diğer yarısını ise önceden listede yer almayan 100 yeni isim oluşturuyor; bu yeni adayları da bütün dünyadan 100 anonim profesyonel isim belirliyor. Her yıl 200 aday isim nisan ayında ilan ediliyor. 200 aday içinden en iyi 100 ise 100 aday göstericinin yanı sıra aday şeflerin birbirlerine oy vermesiyle belirleniyor. Bu puanlama sisteminde herkesin 10 oyu var ve ağırlık şeflerin birbirlerine verdikleri oylarda. Şef oyları, sonucu yüzde 70 oranında belirliyor. Bu yılın kazananı İspanyol şef Dabiz Muñoz, ikinci İsveçli Björn Frantzen, üçüncü ise Bask şef Andoni Luis Aduriz.
Bu yıl en iyi 100 listesine giren Türk maalesef yoktu. Ama etkinliğe Türkiye’den Gökmen Sözen katıldı. Sektörün nabzını elinde tutan, dünyanın önde gelen şeflerini ziyaret eden ve Türkiye’deki etkinliklerine davet eden Sözen’in düzenlediği Gastromasa buluşması, artık dünya şeflerinin bir araya geldiği bir arena gibi âdeta. Gökmen Sözen, çıkardığı Food in Life dergisinin son sayısının kapağını da, ilginç bir sezgiyle Madrid’de DiverXo restoranının şefi ve ödül sıralamasında birinci sırayı kapan Dabiz Muñoz’a ayırmış ve kendisiyle bir röportaj gerçekleştirmişti. İlginç bir şekilde ben de aynı sayıda bu yıl 7. sıraya roket hızıyla çıkan Sloven şef Ana Roš ve yeni çıkan “Güneş ve Yağmur” adlı kitabına ayırmıştım. Bu arada En İyi 100 listesi dışında başka ödüller de var, örneğin, bilimi mutfağa en iyi uygulayan ödülü İspanyol şef Joan Roca, artık emekli olan ama etkisi hâlâ hissedilen Efsane Şef ödülü İtalyan Alfonso Iaccarino’ya verildi. İtalyan devlet nişanı sahibi Franco Pepe de en iyi pizza şefi payesini aldı.
Ödülde kardeş payı
Ödülü tek başına değil ekip olarak alanlar da var. Örneğin Barselona’dan ayrılmaz üçlü Disfrutar ekibi 6. sırayı paylaştı; Amsterdam Rijksmuseum müze restoranı RIJKS ekibi Joris Bijdendijk liderliğinde üç kişi birden bu yıl verilen özel Gourmet 21 ödülünü aldı. Bir de kardeş kardeş ödül paylaşan Moskova’dan İvan&Sergey Berezutskiy ve Bangkok’tan Thomas and Mathias Suhring kardeşler var. Tam listeye ulaşmak için: www.thebestchefawards.com
Lokantaları oyuncak dükkânı gibi
200 şef arasından birinci seçilen Dabiz Muñoz aynı zamanda 3 Michelin yıldızı sahibi. Oldukça sıra dışı bir çizgisi var. Akdeniz mutfağı ile Çin mutfağını harmanlıyor, üstüne biraz da Japon dokunuşu katıyor. Bu etki İspanya’daki deneyiminin üstüne Londra’da Nobu ve Hakkasan mutfaklarında ikişer yıl geçirmesinden kaynaklanıyor. Madrid’deki DiverXO restoranında üç farklı tadım menüsü sunuyor. StreetXO ise zamanı ve bütçesi daha kısıtlı olanlar fakat benzer bir şaşırtıcı deneyim yaşamak isteyenler için. Londra’daki StreetXO hemen hemen aynı menüye sahip, lokantada garson yok, şefler müşteriye sokak yemeği verir gibi yemekleri barda elden veriyor. Şef daha çocukluktan mutfak meraklısıymış. Muñoz görünüşüyle de farklı, ikide bir dil çıkartan haylaz bir çocuk gibi, yemek dünyasında yepyeni bir çehre, lokantaları eğlenceli birer oyuncak dükkânı gibi.