YazarlarAtatürk'ün Evi Avcılar'a geliyor

Atatürk'ün Evi Avcılar'a geliyor

01.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Atatürk'ün Evi Avcılar'a geliyor

Atatürkün Evi Avcılara geliyor

Atatürk'ün Selanik'te Aghiou Dimitriou caddesinde 151 numarada Türk Konsolosluğu bahçesindeki evinin kopyası, İstanbul'un batı ilçelerinden Avcılar'da deniz kıyısına yapılacak. Denize doğru yığma toprakla uzatılan yapay bir dil üzerine Selanik'teki ev aynı oranda kondurulacak. Projenin fikir babası: İstanbul'un en verimli ve en doğru iş yapan belediye başkanları içinde ilk sırayı almaya hak kazanan Avcılar Belediye Başkanı Tahsin Salihoğlu. Projenin gerçekleştirilmesi yönünde mimari bilgiyi ortaya ilk koyan ise kültür mirasını koruma girişimleriyle ünlü Oktay Ekinci.
Avcılar'da boş bulduğu her yere binlerce ağaç diktiren, deniz ve Küçükçekmece gölü kıyısında hemen her yeri parka dönüştürüp halka açan belediye başkanı Salihoğlu, "Kıyılar yağmalanıyor, önce çayhane, sonra meyhane, sonra da..." deyip susup gülümsüyor. Üçüncü tür binanın ne olduğunu tahmin zor değil... Salihoğlu, Atatürk'ün eviyle birlikte buraya Erzurum ve Sivas Kongre binalarıyla Birinci TBMM'nin beşte bir oranında rölyeflerini yaptıracak. Uluslararası kültür merkezi ve amfitiyatro yaptıracak. Sergi yolu ve dinlenme terası yaptıracak. Buraları çayhane, meyhane, vesaire olmaktan kurtaracak. Tüm proje alanı, özürlüler ve çocuk arabasıyla gelenlerin de rahatlıkla kullanabileceği şekilde düzenlenecek.
***
Selanik'teki Türk Konsolosluğu ve hemen yanındaki Atatürk Evi, yüksek bir kafes içinde hapis. Bu iki binanın içinde bulunduğu bahçeyi bu iki binadan yüksek apartmanlar çevreler. Herkesin gözü, kafesteki Türklerin üzerinde. Avcılar Belediye Başkanı, kolayca gidilip görülemeyecek Atatürk Evi'ni şimdi ayağımıza getirecek. Ve burası, çocuklar için bir kültür evi olacak. Eve giden sokakta herkes Türk Aydınlanması'nın önemli adresleri Erzurum - Sivas Kongre binalarıyla ilk TBMM, Atatürk'ün yaşamı ve Cumhuriyet'in kuruluşuna ilişkin tarihsel süreci gösteren rölyef dizisinin önünden geçecek.


Pek çok sanatçımızı hayattayken o kadar da önemsemeyiz de, öldükleri zaman yere göğe koyamayız. Çoğu kez de abartırız. Yaşarken yeterince ilgi göstermemenin suçluluğuyla olsa gerek ölüm günlerini toplumsal nekrofili gününe (ölü seviciliğe) dönüştürürüz. O sanatçıya, hayattayken demediğini bırakmayan, çekemeyen, sıkıntılarına seyirci kalıp içinden memnun olanlar o öldükten sonra koro halinde öve öve bitiremez. Ve bu toplumsal iki yüzlülüğü herkes bilip gördüğü halde, "bize özgü" bir kültürel özellik sayıp "öylece kabul eder".
Hayattayken sadece sanat çevrelerinde değil, bu çevrelerin dışında da ilgi sevgi saygı görebilen önemsenen sanatçılarımız yok değil... Nuri İyem, bunlardan biri... Kendisini "bir halk sanatçısı" sayan 83 yaşındaki İyem'i geniş kitlelere tanıtmak için Türkiye İş Bankası gayet yetkin ve akademik bir eser hazırlattı. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi sanat tarihçilerinden Kıymet Giray, Nuri İyem'i 334 sayfalık bir albümde iki ana çizgide ele aldı: Önce, sanatçı kimliği ve yaşamıyla... Sonra, sanat anlayışı, seçtiği konular, mekanlar, gözler (hele o gözler!), bakışlar (ve hele o bakışlar!) açısından...
Kaç yıllardır kültür ve sanat yayıncılığı ile öne çıkan Türkiye İş Bankası'na bütün aydınlarımız, bu özgün ustaya, epey gecikmiş olmakla birlikte daha da geç kalmadan gösterdiği saygı nedeniyle teşekkür etmeli... Keşke her önemli sanatçımız "geç olmadan" böyle tanıtılabilse...


13 yıldır anglo sakson kültürünün önde gelen fikir ve tartışma dergilerinden "New Perspectives Quarterly" (Yeni Bakış Açıları) Türkçeye yeniden kazandırıldı. Bu kez, yüzü ve zihniyeti Batı'ya daha dönük bir yazı kurulu tarafından hem tercüme hem özgün üretim şeklinde... ABD, Yunanistan, Japonya ve Meksika'da da yayınlanan NPQ, bilgi toplumuna geçiş sürecinde o ülkenin düşünce yaşamına kaliteli tartışma ve kaliteli "alternatif" görüş getiriyor. Türkçeye yeniden kazandırılma zamanı gelmişti. Bu "zamanlama", dilerim, bu kez tüketici talebi açısından da uygundur...

İtalya'da müzeler daha erken açılacak, daha geç kapanacak. Nedeni basit: Zaten her tarafı müze gibi bu ülkede, ünlü müzelerin önündeki uzun kuyrukları kısaltmak için... Torino, Milano, Venedik, Floransa, Roma ve Napoli'deki 14 müze ve galerinin görevlileri, işlerine daha erken gelip daha geç gidecekler artık.
Değiştirilen mesai saatleri, İtalya'da turizme gösterilen önemle ilgili bir ayrıntı: Çoğu müze ve galeri, sabah 8'de kapılarını açacak. Öğle sıcağındaki uyku saatini saymazsak gece 22'ye kadar da açık tutacak.
Turizmden çok şey beklediğimiz Türkiye'de ise müzelerin açılış kapanış saatlerini Ankara'daki merkezi sistem bürokrasisi belirliyor. Örneğin turistlerin İstanbul'da en çok ziyaret ettikleri bir kaç müzede durum şöyle: Topkapı Sarayı 9 - 16.30 (Salı günü kapalı), Arkeoloji Müzesi 9 - 16 (Pazartesi kapalı), Ayasofya 9 - 16 (Pazartesi kapalı), Deniz Müzesi 9 - 17 (Çarşamba, Perşembe kapalı), Rumelihisarı 9 - 16 (Çarşamba kapalı).
Müzelerin, kapılarını 16'da kapatması, ziyaretçilerin dışarıya kışkışlanması demek... Uzun yaz günlerinde, müzelerimiz saat 16 yerine daha geç kapansa, tur operatörleri de, turizmin yan sektörü de, maliye de bundan yararlansa daha iyi olmaz mı?

Herkesin tanıdığı uluslararası firmalardan Levi's, Benetton, Philips ve Sony'de bordrolu fütürologlar çalışıyor. Görevleri, teknolojinin nereye nasıl yöneleceğini tahmin etmek. Bunu da, müşterinin beklenti ve yönelimlerini sürekli izleyip yorumlayarak yapmak...
Teknolojideki hızlı gelişme, tüketiciye sürekli farklı ve daha iyi tasarlanmış mal ve ürün seçme fırsatı veriyor. Büyük uluslararası firmaların "gelecek tasarımı" ile meşgul fütürologları, tüketicinin de aynı hızla değişen beklentilerini "önceden hissetmek"le görevli. Bazı firmalar ise "dakikada 60 fikir" üreten reklam ajanslarını fütürolog olarak kullanıyor. Önde gelen reklamcılar da uluslararası firmaların bu talebini karşılamaya hazır. Örneğin dünya çapında reklamevlerinden Young and Rubicam' ın New York'ta, "Yepyeni Gelecekler Grubu" diye bir birimi var. Sırf geleceğin tasarımları hakkında fikir üretmek için... Fütürolojinin "sıcak bir konu" olduğunu fark eden Ammirati Puris Lintas, Leo Burnett, Ogilvy and Mather gibi büyük reklam firmaları da "gelecek eğilimleri herkesten önce saptamak için" benzer birimler kurdular. İş dünyası, şimdiden olduğu kadar gelecekten de para kazanmanın yeni yollarını üretiyor...

KEŞFETYENİ
Ev ev değil adeta müze! Aşk-ı Memnu'nun 'Hülya'sı emlak zengini çıktı
Ev ev değil adeta müze! Aşk-ı Memnu'nun 'Hülya'sı emlak zengini çıktı

Cadde | 27.04.2025 - 13:39

Kanal D'de ekrana gelen Aşk-ı Memnu'da Hülya karakterine hayat veren Zerrin Arbaş, evinin kapılarını açtı.

Yazarlar