Her sorunu, her tehlikeyi yasakla çözmeye meyilli bir ülkeyiz. Evde de öyle, okulda da, devlet katında da. Koruyamıyorsan yasakla. Kadınlar tacize mi uğruyor, onlara hava kararınca sokağa çıkmayı yasakla. Toplumun bir kesimi başka birinden (Alperenler Onur Yürüyüşü’nden mesela) rahatsız olup tehdit mi savurdu, tehdit edilenin yürüyüşünü yasakla. Düğüne bombalı saldırı mı oldu, sokakta düğün dernek yapmayı yasakla.
Gaziantep’in Beybahçe Mahallesi’ndeki kına gecesine 20 Ağustos’ta düzenlenen IŞİD intihar saldırısının sonucu bu oldu. İçişleri Bakanlığı 25 Ağustos’ta sokak ve mahalle aralarında yapılan düğün, nişan ve kına gecelerini yasakladı, ardından da İller İdaresi Genel Müdürlüğü aracılığıyla tüm il valilikleri ile ilçe kaymakamlıklarına tebliğ etti. Artık sokaklarda davul zurna, düğün, halay olmayacak.
Sokak düğünleri özellikle maddi durumu iyi olmayanlar için bir kurtarıcı, bu halkın hoş bir geleneği. Bunu ellerinden alıp ne sunacaksınız yerine?
Mesele güvenlikse, çözüm bu olabilir mi?
Bu sefer düğün olmaz, meydan, cadde, toplu taşıma, park, bahçe, insanların bir arada durduğu herhangi bir yer olur. Olmadığını da söyleyemeyiz maalesef. Hangi birine yetişilir yasaklayarak?
Peki o zaman neyi engellemiş oluyoruz sokakta düğüne izin vermemekle? Ne yapacağız, sırasıyla bütün toplanıp kutlama, eğlenme, nefes alma imkanlarını yasaklayıp insanları evlere mi kapatacağız?
Gökkuşağının üç rengi anılıyor
2014 yılında Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün danışmanı olduğunda bir yazı yazmıştım Boysan Yakar ile ilgili. Onu ve dünya güzeli annesi Sema Yakar’ı Can Candan’ın ‘Benim Çocuğum’ belgeseli vesilesiyle tanıdığımı. Belgeselin yönetmen yardımcısı, azimli bir LGBTİ aktivisti, müthiş değerli bir genç adamdı. Aynı zamanda Türkiye’de “kamuda çalışan ilk açık kimlikli erkek eşcinsel”di ve bunu cezasını da medyanın çirkin saldırılarıyla görmüştü. Hiçbir dürüstlük cezasız kalmaz bizde.
Sevgili Boysan’ı gökkuşağının parlak iki rengi olan değerli arkadaşları Zeliş Deniz ve Mert Serçe ile birlikte Gelibolu’da, tamamen suçsuz oldukları bir trafik kazasında kaybettik, geçen sene bugün.
Beş kişinin ölümüyle sonuçlanan kazanın sorumlusu sekiz ay hapis yattı ve şu anda serbest. Onun için hayat devam ediyor. Boysan, Zeliş ve Mert’in ailesi, arkadaşları, sevenleri içinse hiçbir şey aynı değil. Yine de acılarını başkaları için faydalı bir şeye dönştürerek çocuklarının anısını yaşatıyorlar.
Boysan’ı “Ailemizin gururu ve onuruydu” diye anlatan babası Hakan Yakar ile LGBTİ örgütlerinin ‘Sema anne’si Sema Yakar, oğullarının Elmadağ’daki evini sivil toplum kuruluşlarının kullanımına açtılar.
Onur Haftası’nda açılışı yapılan ‘Boysan’ın Evi’nde etkinlikler, sergiler, toplantılar düzenleniyor. Yaşamaya devam ediyor orası. Bugün saat 18.00’de ise Boysan, Mert ve Zeliş anılıyor.
Belediye başkanı danışmanı olduğunda ‘Danışmanın renkli görüntüleri’ diye Boysan Yakar’ın dalga geçmeye çalışanların korktuğu bütün renkler bir arada olacak. Bir arada ve daha güçlü.
Elektrik kesintisi ve darbe
Geçen hafta cumartesi gecesi oturmuş film izliyorum, tam geceyarısı pat diye elektrik kesildi. “Arızadır” diye düşündüm, hava bu derece bunaltıcı sıcakken, bir tatil gecesinde insanlara bu yapılmaz herhalde. BEDAŞ’ın internet sitesine de baktım yine göz ucuyla. Yapılırmış. Cumartesi gecesi Taksim’in göbeğinde ‘yatırım çalışması’ münasebetiyle sekiz saat elektrik kesintisinde şaşılacak bir şey yokmuş.
Aradan üç gün geçmedi, bu sefer elektriksiz bir sabaha açtık gözümüzü. Gene bakım çalışması, bu sefer beş saat. İnsanların işi gücü, elektriğe ihtiyacı olmadığı düşünülüyor sanırım, haftada birkaç kez bu kadar uzun kesintiler planlandığına göre. Öğlen geldi, birkaç saat sonra gene gitti.
Bedaş’ın internet sitesini ‘sık kullanılanlar’a ekledik, her gün birkaç kez ziyaret ediyoruz.
Bu sırada bir haber: Konya’da kent merkezinde dün gece 01.20’de elektrik kesilmiş. Yarım saat gelmeyince halk “Darbe oldu” diye sokaklara dökülmüş.
Ne mutlu, hiç elektriksiz kalmıyorlar demek. İstanbul’da otursalar her gece meydanlarda olacaklar.