Pazar sabahı twitter’ın o anda cennet vatanımızda nelerin konuşulduğunu müjdeleyen ‘hashtag’ listesinin en tepesinde akıllara durgunluk verecek bir başlık vardı: “ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum”.
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyelilere vatandaşlık hakkı tanınacağına dair açıklamalarının üstüne, vatandaş esmiş köpürmüş. İlginç, en büyük vurgu, vatanlarını bırakıp gitmelerine yapılıyor. “Benim topraklarım ülkesini bırakıp kaçanların vatanı olamaz!” diyen diyene. Başka milletlerin vatanseverliği de bizden soruluyor şükür.
Çünkü insanlar bayılıyor, evlerini, işlerini, okullarını bırakıp yollara düşmeye, sokaklarda yatmaya, çoluk çocuk botlara doluşup deniz ortasında can vermeye. Keyiflerinden geliyorlar.
Hiç mi görmiyorsunuz, sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar, başka bir beklentileri yok, bizim de kendilerine başka bir şey sunabildiğimiz yok zaten. Kabul edelim ki Türkiye her insan evladının bir gün mutlaka yaşamayı hayal edeceği rüya ülke sayılmaz. Hele de yerlerinden yurtlarından edilmiş, işi, evi, hiçbir güvencesi, dayanağı olmayan sığınmacılar için. Kim kendi ülkesinde yaşama imkânı olsa bu koşullara koşa koşa gelir?
Nasıl nefret dolu ifadeler, küçümsemeler, hakaretler, inanılır gibi değil. Yok yarın toprak isterlermiş, öbür gün özel haklar isterlermiş, yok bakacak halleri yokmuş, neden bu kadar ‘üremişler’miş, ayrıca bağıra
bağıra konuşuyorlarmış. Doğan çocukların hesabını tutup “Ülkeme sevişmeye mi geldiniz?” diye soranlar var bir dolu, pes.
Yabancı düşmanlığında geldiğimiz nokta sahiden içler acısı. Neyi kimden sakınıyorsunuz? Kimsenin babasının evi değil yeryüzü. Yüzyıllar önce kimler vardı burada, gelip geçtiler. Siz de bilemezsiniz yarın nerede olacağınızı, kime ihtiyaç duyacağınızı.
O renkler yan yana gelmeyecek
Koreliyi Çinli sanıp dövdüler, “Ne bilsin, o da çekik gözlü, bu da” diye geçiştirildi. Rusya niyetine Holanda Konsolosluğu’na saldırdılar, “Mavi-kırmızı-beyaz bir araya gelmiş, bizim suçumuz mu?”ydu yani...
Bugün de Karaman’da ülkelerinin bayrağını taşımaya yeltenen üç Afganistan vatandaşını “Vay efendim burası Türkiye, PKK bayrağıyla gezemezsiniz” diyerek bıçaklamışlar. 18, 20, 23 yaşlarında üç Afgan delikanlı hastanede, bıçaklayanlar kayıp.
Çocuklar neye uğradıklarını şaşırmışlar, sadece bir tanesi Türkçe biliyormuş, derdini de anlatmaya çalışmış, “Bu Afganistan bayrağı, biz kardeşiz” diye ama dinleyen kim? Üst düzey bayrak hassasiyetiyle cehalet buluşmayagörsün. Zavallı Afganistan bayrağında sarı da yok üstelik. Kırmızı ile yeşilin birlikteliği bozuyor sinirleri.
Ama bir de üçü yan yana görüldü mü, Türk delikanlısını zaptedebilene aşk olsun. PKK bayrağı niyetine Kamerun bayrağı yakıp yanında bir de kendisini tutuşturan HEPAR il başkanı gördü bu topraklar.
Neyse ki Kamerunlular bayrakları söz konusu olunca bizimkiler kadar gözükara değil herhalde ki onlar da gelip “Bizim bayrağımıza ha!” diye Türk dövmeye, konsolosluk basmaya kalkmıyor.
Hayır, bunlar Pan-Afrika renkleri, daha bunun Senegal’i var, -nitekim Senegal Devlet Başkanı’nın Ankara ziyaretinde de polis alarma geçmişti zamanında “Malum bayrak asıldı” diye - Gana’sı var, Etiyopya’sı var, Mali’si var, Gine’si var. O ‘malum’ üç rengi gördüğümüz yerde saldıracak mıyız?
Aman trafik ışıklarını koruyalım, “PKK renklerine bürünmüş üç adam” diye taşlanmaları yakındır.