Dışarıda kar yağarken, hayatımızı örten beyazlık bir noktaya kadar herkesi eşitlerken okudum o Facebook iletisini. Tam da karın, ayazın kalpleri yumuşattığına, başka canlıların akıbetini merak ettirdiğine dair iyimser duygulara kapılırken. Sokakta koca koca insanların kardan adam yaptığını görüp neşelenirken.
Erasmus öğrencilerinin kaldığı apartların da bulunduğu bir mahalleden bildiriyordu yazan. Bu genç üniversitelilerin dışarı çıkıp oturdukları sokağın çocuklarıyla kartopu oynadığı bir muhitten. Çocukların arasında bir ‘elebaşı’ vardı diğerlerini yönlendiren ve masum kartopu oyunu kartopu ‘savaşına’ dönüyordu onun komutlarıyla.
En son duyduğu cümle şuydu çocuktan: “Yapıştır kıza yapıştır, Türk değil onlar! ”
Bunu hesap etmiyorduk değil mi? Yabancı düşmanlığının ortasına doğup “O Türk değil, bizden değil, düşman” sözlerini duya duya büyüyen çocuklarla nereye gideceğimizi düşünmüş müydük?
Çocuk bu, ne zaman öğrendi, Türk olmayana ‘yapıştırması’ gerektiğini? Belli ki anası babası, mahalledeki abisi, birilerinden duyuyor. Oyun çağında kartopu yapıştıran daha büyüyünce ne yapacak?
Hani Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda okullarda yürütülen bir toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi projesi vardı ya, onun gibi acil bir insanlık bilincinin yayılması projesine ihtiyaç var. İnsanları Türk yabancı, Müslüman gayrimüslim, yerli yabancı, bizden onlardan diye ayıramayacağını, insanın insan olduğunu, yabancı kıza kartopu yapıştırılmayacağını mümkünse anaokulundan belletmek zorundayız çocuklara. Bu gidiş gidiş değil yoksa.
‘Konsolusluktan bir arkadaşım dedi ki...’
Gerçekten anlamak mümkün değil. Sanki ortalıkta yeterince panik havası esmiyormuş, her şey sütliman, insanlar da huzur içindeymiş gibi, arada birileri de oturup sahte bomba alarm metinleri hazırlıyor. “Aman şuraya gitmeyin, bomba konacakmış, kesin bilgi”. Bunları büyük bir gizlilik süsü vererek whatsapp’tan falan yolluyor ki iyice inanıp korkalım.
Tabii inandırıcı olmasının bir koşulu daha var: Güvenilir kaynaklara dayandırmak. “Bir arkadaşımın kaynının falanca konsoloslukta çalışan tanıdığı varmış”lar artık işe yaramaz olunca doğrudan isim kullanmaya başladılar. Nitekim dün de bir adet Fransız Konsolosluğu imzalı uyarı geldi ki akıllara zarar. Gün veriyor, ‘yarın’ diyor, İstanbul’da 19 nokta belirtiyor ki Taksim Meydanı’ndan Kartal metrosuna, Nişantaşı’ndan Edirnekapı metrobüsüne bütün şehri kapsıyor. Altında da “Ciddidir” yazıyor, sanki olmasa o kadar sayıp döktükten sonra “Ciddiye alınacak bir şey değil, kafadan attım” diyecekmiş gibi. Monako Prensliği temsilcisi, iletişim işlerini de yürüten arkadaşımız Hülya Birben ‘nazikçe’ çevrenizi bilgilendirin demiş.
Öyle biri var mı? Var. Buyrun panik, endişe ve huzursuzluğa. Sonunda Fransız Konsolosluğu’ndan açıklama yapıldı: “Bu uyarı bizden gelmedi, lütfen dikkate almayınız” diye. Kaynak gösterilen Hülya Birben ise o kadar bunalmış ki haklı olarak ‘nezaketi’ bir yana bırakıp “Bir deli kuyuya bir taş atarmış, 100 akıllı çıkaramazmış” diye isyan ediyor instagram hesabından.
Belli ki kötü haberle beslenen birileri arada da kendi korkusunu kendi üretip salıyor ortalığa. “Ciddiye almayın” diyecek halim yok, hiç değilse sükûnetinizi muhafaza etmeye çalışın, bir de teyit.org sitesini takip edin. Uğraşıp didinip bizim için doğruluyorlar yayılan haberleri. Akıl sağlığımız bugünlerde en büyük servetimiz, koruyup kollayalım.