Artık sıradan bir olay haline geldi. Hoşuna gitmeyen bir etkinlik oldu mu, satır, döner bıçağı artık elinin altında kesici delici ne varsa alıp kapısına dayanıyorsun. Beraberinde kendince hangi bam teline basıldığını düşünüyorsan ona uygun sloganlar atarak.
Gelgelelim neye dayandırırsan dayandır, bir yere elinde satırla dalıp camları indirmek saldırıdır. Ve bir cezası olması beklenir.
Fazıl Say’ın İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki konserine “Millet yasta, siz burada eğleniyorsunuz” diye satırla saldıran vatandaş ertesi gün neden sokakta o halde?
Burada farkındaysanız, Fazıl Say’ın 17 Aralık’ta Almanya’da Beethoven ödülünü alacak, dünya çapında yüzümüzü ağartan bir müzik adamı olmasına değinmiyorum bile. Onun kimliğinden bağımsız olarak, ortada planlı, izinli bir sanat etkinliği var ve istediğin gibi saldırabiliyorsun ona, bundan söz ediyorum. Tehlike orada çünkü.
Haberlere göre, saldırgan polisteki sorgusunun ardından “Hakkında şikâyet olmadığı için” serbest bırakılmış. Ne demiş olabilir sorguda bu kadar ikna edici? “Memur bey, o kadar acılıydım ki orada eğlenmelerine içim el vermedi” mi? Sanki sokakta horon tepiyor insanlar. Belli ki etkinlik takip edilmiş, saldırı önceden planlanmış.
Ya da kendisinin halihazırda uyuşturucudan sabıkalı olması bir hafifletici sebep mi sayılıyor? Zaten ne yaptığını bilmiyor, sokağa salınsın mı o zaman?
Ayrıca kim şikâyetçi olmalıydı? Kamuya açık bir yere satırla dalıp insanları tehdit etmiş işte, var mı ötesi?
İlla o satırın birilerinin kafasına inmesi mi lazım suç kabul edilmesi için? Böyle yaparak ona dair cesaret vermiş oluyoruz çünkü.
Kurban kesmeyelim, ağaç dikelim
İstanbul’un trafik çözümüne köklü bir çözüm getirmek üzere bütün umutların bağlandığı Avrasya Tüneli’nin açılmasına beş gün kaldı. Başka derdimiz yokmuş gibi birbirimize girmek için bir fırsata çevirdiğimiz isim konusu da rafa kalktığına göre, vatana millete hayırlı ve sahiden birleştirici olmasını dileyebiliriz tünelin. Her konuda ayrışmaya doyamıyoruz, bari iki yakamız bir araya gelsin.
Fakat, şu anda da yeni bir tehlikeyle karşı karşıyayız: 2015 yılında, tünelin kazı çalışmaları sona erdiğinde dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan kurban konusuyla. Tünelin her metresi için bir kurban kesileceği söylenmişti o zaman; yani 3400 hayvanın kanı akıtılacaktı açılışta. Ve bu o zaman da hatırı sayılır bir tepkiyle karşılanmıştı.
Şu anda hayvanseverler o vaadi hatırlayarak paniğe kapılmış vaziyetteler. Sonunda ihtiyacı olanlara dağıtılacak olsa bile 3400 candır söz konusu olan. Yardımın bin bir türlü yolu var.
Şu anda sosyal medyada yeni bir kampanya başladı; yetkilileri Avrasya Tüneli açılışı için 3400 hayvan kesmek yerine 3400 ağaç dikmeye çağıran.
Kan akıtmaya değil can vermeye yönelik, üstelik kalıcı bir armağan olur bu topraklar için. Bir başlangıcımız da kansız oluversin. Çok anlamlı olmaz mı?