Sabah twitter’da yeni açılacak bir kanaldan haberdar oldum, çok hoşuma gitti; Tiyatrolar.TV. Ülkemizde sahnelenen bütün oyunlar hakkında bilgi edinebildiğimiz, bilet satışı ve oyun metinlerine erişim hizmeti de sağlayan dijital platform tiyatrolar.com.tr’nin yeni ürünü. Dijital arşiv konusunda son derece yetersiz olan tiyatromuz için çok önemli bir adım.
Kanal ilk etapta beş oyunla yayına başlayacak. Biri Seyyar Sahne’nin “Trom”u. Hakan Emre Ünal kendi yazdığı oyunda Roland Topor’un “Masanın Altında” metnini takıntı haline getirmiş bir oyuncuyu canlandırmakta. Yönetmen Senem Donatan.
İkincisi Altıdan Sonra yapımı “He-Go” ki izlediğim sene herkese en çok önerdiğim oyunlardan biriydi. Yazan ve oynayanlardan biri Halil Babür, karşısında Alican Yücesoy, yönetmen Yiğit Sertdemir. Yine Altıdan Sonra Tiyatro’dan kaçırdığıma çok üzüldüğüm oyunu “Filifu’nun İntikamı”, BGST’den Aysel Yıldırım ile Duygu Dalyan- oğlu’nun yazıp yönettiği, yazar Zabel Yesayan’ın yaşamını anlatan “Zabel” ve Cüneyt Yalaz İlker Yasin Keskin imzalı “Artık Bir Davan Var” da kanalın diğer açılış oyunları.
Açılışı karantina günlerine denk gelse de Tiyatrolar.TV 2017’den beri hazırlıkları süren bir proje. Tiyatrolar.com.tr’nin kurucularından Murat Temel şu ana kadar 25 oyun çektiklerini söylüyor. Aralarında Haha Tiyatro’nun Oğuz Atay imzalı ilk oyunu “Ne Evet Ne Hayır”, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın “Şatonun Altında”sı, Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun BAM’da sahnelediği “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”, BBT’den “Seni Seviyorum Türkiye”, “Sherlock Hamid” gibi oyunlar var.
Fragmanlardan da anlaşılacağı gibi son derece profesyonel çekimlerle, ciddi bir emek ve maliyetle kotarılan oyunları kiralama sistemiyle izleyebileceğiz.
Tam bu sevindirici gelişmeye heyecanlanırken sosyal medyada paylaşılmakta olan bir yazıyla karşılaşıyorum. Medium adlı web sitesinde çıkan Nicholas Berger imzalı yazı, Fatih Gençkal tarafından çevrilip Mimesis’te yayınlanmış. “Unutulmuş bir araya gelme sanatı ya da tiyatrocular neden üretmeyi bırakmalı” gibi kendini özetleyen bir başlığı var; hedefinde ise “sanal oyun okumaları, bir dakikalık karantina oyunları, arşivden prodüksiyon görüntüleri, ukulele eşliğinde söylenen umut dolu müzikal tiyatro şarkıları” vs. Kısaca üretmeye devam etme çabasındaki tiyatro sanatçılarına diyor ki; dünya sanat kıtlığı içinde değil, kendi yararsızlığınızla yüzleşin, bir arada olmayı talep eden bir sanat biçiminin geçici kaybının yasını tutun.
Pek çok doğru şeyi iyi ifade etmekle beraber öfkeli, acımasız ve cesaret kırıcı bir metin. Yazarın bozguncu olarak algılanmaktan çekinmesi boşuna değil. Her kötü durumda ilk sopayı daha umutlu durmaya, bir şekilde yeni nefes alma yolları bulmaya çalışanlar yiyor. Birden olan bitene kayıtsız, aymaz ve de duyarsız kişi oluyorsun. Ne münasebet?
Evet, virüsün yarattığı kayıplarla; ölümle kıyaslanınca son derece önemsiz kalıyor tiyatro sanatının hangi koşullarda seyirciyle buluşmaya devam edeceği ya da etmeyeceği. Ama birileri de diyor ki “Sevdiğim falanca yazar şu günlerde bunları hissediyor ve yazıyor. Her zaman sahnede izlediğim bu oyuncu da şu an onu okuyor”. Umutsuz bir debelenme değil ki bu, hala iletişimde ve aynı anın içinde olabilme hali. Bu da bir “bir arada olma” biçimi. İnsanlar birbirine neyi nasıl yaşaması gerektiğini dayatmaktan vazgeçse keşke.
Son olarak; Tiyatrolar.TV 15 Nisan’da yayına başlıyor. Shakespeare’s Globe “Hamlet”i 18 Nisan’a kadar youtube kanalından erişime açtı. Genco Erkal da “Marx’ın Dönüşü”nü. İsteyen oturup duvara bakarak düşünsün, isteyen de açıp şu an fiziksel olarak görme şansı bulunmayan oyunları izlesin diye. Seçim bizim.