Ne zaman bir kadın çıkıp kendisine bir erkek tarafından uygulanmış psikolojik / fiziksel şiddeti açıklamaya karar verse, mutlaka birilerine göre onun zamanlaması doğru olmuyor. “Neden şimdi?”. Ya çok geç ya çok erken, asla tam zamanı değil. Bir kitle var, onlar biliyor bu işin doğru zamanını. Söz söylemeden önce onları bulup bir danışmak lazım. Aksi halde sosyal medyadan hesap soruyorlar, daha kıdemlileri magazin programlarında toplanıyorlar, konuyu masaya yatırıyorlar.
Şu anda da bu furya başladı, çünkü piyanist İklim Tamkan, “Eylül ayı sonunda beraberliğimi sonlandırdığım Fırat Tanış’ın ayrılık sonrasında beni, ailemi ve yakınlarımı içine çektiği ağır psikolojik şiddet, tehdit, ısrarlı takip sarmalına karşı uzaklaştırma kararı almış bulunuyorum” diye başlayan bir açıklama yayınladı. Serinkanlı, detaylara girmeyen, nazik ve etkili bir açıklama. Belli ki üzerine daha fazla konuşmak isteğinde değil.
Fakat tabii ki bu tür bir adım başka açıklamaları da tetikliyor. Gonca Vuslateri, “Defterin sayfalarını aralardım da... Gebelikte kendimi geremem” diye girmiş söze ve “Göğsüme giden nefesi ve ilahi adalet duygumu tarif edemem! Eminim kendisi yüzünden terapist kapılarında uyuyan kadın meslektaşları biraz olsun huzur bulmuştur,” diye noktalamış. Gayet açık ve net, söyledikleri. Buna “Neden zamanında sustu? Neden şimdi söylüyor? Açıklasın madem kimmiş o kadın meslektaşlar” gibi karşılıklar vermek kimsenin işi olmamalı. Tıpkı İklim Tamkan’a bunu açıklamaya kendisini neden ‘şimdi’ hazır hissettiğini sormanın olmaması gerektiği gibi.
Ama oluyor ve aslında sordukları sorunun cevabı da içinde saklı. İnsanın şiddet mağduru olduğunu kendi kendisine kabul ettirmesi bile kolay değilken, bunun izleri bazen yıllarca silinmezken bir de bunu çıkıp yüksek sesle duyurmanın ne gibi bedelleri olacağını hesaplaması gerekiyor. Tam da bu sorular yüzünden. Kim bilir kaç kadın vazgeçiyor, kaç kişi susuyor hayat boyu. Zaten yorgunken, kırgınken, yılgınken bir de ele güne hesap vermek zorunda kalmamak için.
‘Olgun’ kadınlara ne oluyor?
Konuyu Cihangir bölgesinden gelen ‘iddialar’ çerçevesinde masaya yatıran “Aramızda Kalmasın” adlı magazin programına takılıyorum. Sonraki haber bir aşk haberi. Hadise ile ‘genç sevgilisi’ Mert Ayaydın arasında 10 yaş varmış!!! (Tabii ki Hadise büyük). Şok, şok, şok gerçekten. Programın sunucusu Müge Dağıstanlı “Yalnız, Mert Ayaydın’ın küçük olduğu yüzünden belli oluyor” diyor. Bazen bakarmışsın, aralarında 20-30 yaş fark olan çiftler aynı yaşta görünürmüş, ‘sakil durmazmış’. Programa konuk olan oyuncu Bekir Aksoy da bütün merakıyla soruyor: “Acaba” diyor, “olgun kadınların genç erkeklerle beraber olması genç kalma isteğiyle ilgili olabilir mi?”. Ve bir konsensusa varıyorlar: “Sanmayın yaşlanıyorum, gençlerle hala baş edebiliyorum, enerjim yerinde” demek istiyormuş olgun kadınlar.
Böylece bir anlaşılmaz bilmece çözülmüş oluyor. 50 – 60 – 70 yaşında erkeklerin kendilerinden 30 yaş küçük sevgilileri olması görüldük şey değilken insan sahiden merak ediyordu 38 yaşında bir kadının nasıl ve neden 28’inde bir sevgili edindiğini… Hayır, aynı yaşta görünseler neyse. Çünkü erkekler şarap gibi yaşlanır, 30 yaş genç sevgilileri olsa da bu hiç belli olmaz, ‘sakil’ durmaz.