Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir canlının hakları ne kadar çok çiğneniyorsa, adına o kadar çok çeşitli gün ilan ediliyor. Mesela kadınsan, bir erkeğin doğuştan sahip olduğu haklar sana başka bir gezegen kadar uzak ama iyi haber: Bir günün var, 8 Mart’ta bütün dünyada ‘kutlanıyor’.
Çocuksan, büyüklerin kurduğu düzenin çilesini en çok çekensin, savaşların, göçlerin, şiddettin en büyük mağdurusun. Ama işine yararsa bir değil, bir sürü günün var.

Neredeyse her ülkede ayrı ayrı kutlanacak kadar.

Bunlardan beteri ne olabilir? Tabii ki kız çocuk olmak. İki taraflı mağduriyetle doğuştan bütün kötülüklerin hedefisin. Dolayısıyla, bir günün olmasın mı? Olsun.

Sosyal medya sayesinde 11 Ekim’in Dünya Kız Çocukları Günü ilan edildiğini sağır sultan bile duydu bu hafta. Aslında dört yıl olmuş ama sorun büyüdükçe günün anlam ve önemi de artıyor tabii.

Olanlar kız çocuklarıyla fotoğraflarını profil resmi yaptı, kız anası kız babası olmanın nimetleri konuşuldu. “Kız evlat başka”ydı, yeri doldurulmazdı, erkek büyüyünce kendi hayatını yaşardı, kız öyle miydi ya? En büyük sermayesiydi insanın, hiç bırakmazdı annesini babasını.

Ayrımcılık etiketinin nasıl sevgiyle, iyi niyetle ve doğar doğmaz yapıştırıldığına bakar mısınız? Kız çocuğa düşen akıllı uslu olmak, derli toplu olmak, bir an önce büyüyüp sorumluluk üstlenmek.

Bütün eğlenceli taraflar da erkeklerin. “O kendi hayatını yaşar”. Kızın kendi hayatı peki? Onunki başkalarına ait. Önce anne babasına, sonra kocasına, çocuklarına. Attığı her adım için hesap verecek, çalışmak için kocasından izin alacak, alabildiyse işyerinde hep ikinci planda kalmayı, erkek meslektaşlarından az kazanmayı, az yükselmeyi sineye çekecek.

Bütün bunlar, medeni bir ülkede, belli bir gelir ve eğitim düzeyine sahip bir ailede dünyaya gelecek kadar şanslıysa tabii. Yani madalyonun parlak yüzü. Bir de arka tarafı var maalesef, dipsiz kuyu. Orada doğduğuna pişman oluyorsun, aile içinde ve dışında şiddete, tacize uğruyorsun, evde, tarlada çalıştırılıyorsun, okula gönderilmiyorsun ve çocukluğunu yaşamadan kocaya veriliyorsun.

Yardım kuruluşu Save the Children, günün anlamı gereği birtakım veriler açıkladı. Dünyada ‘çocuk gelin’lerin sayısı 700 milyona ulaşmış durumda. Her 7 saniyede bir dünyanın bir yerinde 15 yaşın altındaki bir kız evlendiriliyor. BBC Türkçe’nin haberine göre Afganistan, Yemen, Hindistan, Somali gibi bazı ülkelerde bu yaş 10’a kadar düşüyor.

Kadınların durumunun eğitim, çocuk yaşta evlilik, anne ölümleri ve parlamentoda temsil gibi kriterlere göre ölçüldüğü araştırmada Türkiye ne durumda dersiniz? 144
ülke arasında 55. sırada. Pek iç açıcı değil.

Haberin Devamı

Al Jazeera Türk’ün TÜİK rakamlarına göre hazırladığı haber de durumu bütün dehşetiyle ortaya koyuyor zaten. 2010’dan bu yana 232 bin 313 kız çocuğu evlenmek zorunda bırakılmış. Üstelik bunlar devletin tespit edebildiği ‘resmi’ evlilikler. Hiçbir kaydı olmayan imam nikâhlarını, berdelleri, kumaları hayal edebiliyor musunuz? Ve yine bu süre zarfında 142 bin 198 çocuk anne olmuş. Çocuk parkında ya da sınıfta olmak yerine bebek büyütüyor. Yine korkudan saklanan hamilelikleri, gizlice doğurulup bir tenhaya terk edilenleri, kuyuya atılanları siz ekleyin.

Haberin Devamı

Sonra dönün, gene kız anası babası olmanın nimetlerini kız çocuk olmanın lanetlerine bölün. Bu manzarada bu günü kutlamaya hakkımız var mı, hesap edin. Belki bir şeyleri değiştirmeye bugünden, “Kızım büyüyüp kendi hayatını yaşayacak” cümlesiyle başlarız.