Ben de endişe ediyordum, adamın biri güpegündüz, bir belediye otobüsünde, onlarca insanın gözü önünde bir kadının çenesine tekme attığı için cezalandırılacak mı acaba diye. Yılmaz Erdoğan’ın yeni filmi “Ekşi Elmalar”da söylediği gibi; “Dünyanın sonu gelmiş, bize niye haber vermiyorsunuz?” diye sormanın sırası olacaktı ki ilk duruşmada jet hızıyla tahliye kararı çıktı, içimize su sepildi. Memlekette işler bildiğimiz gibi, rahat edebiliriz.
Zaten savunmayı okuyun, tanık ifadelerine bir göz atın nasıl şenlikli bir ülkede yaşadığımızı anlayın. Medyada ‘tekmeci saldırgan’ diye anılan Abdullah Çakıroğlu, fantastik bir hastalıktan muzdarip. Kendisine göre sara, avukatına göre ‘bipolar’. Nüksettiğinde kendi kendine konuşuyorsun, istem dışı hareketlerde bulunuyorsun, mesela işte karşında oturan kadına tekme atıveriyorsun. Ama “oturuşu müstehcen olduğu için”, bundan da geri adım atmıyor. “İstem dışı oluyor ancak doğrular üzerinden gerçekleşiyor” diyor: “Ortamı bozuyordu. Otobüste aile, ana baba var. Herkesin ruh dünyasını etkiliyordu. Doğruları birinci dereceden Kuran-ı Kerim’den almak zorundayız. Kadının haya perdesinin oluşması için örtüsünün olması gerekiyor. Gayrimüslimim diyorsa kendisini taşıyabilecek giyim kuşamı olması gerekiyor. Aksi takdirde insanları suça teşvik ediyor, insanların şehvet duygularını kabartıyor”.
Görüldüğü gibi gayet neyi neden yaptığını bilen bir insanla karşı karşıyayız. Zaten nasıl bir hastalıksa bu, 10 yıl güvenlik görevlisi olarak çalışabiliyorsun ama birisine şiddet uyguladığında cezai ehliyetin olmuyor. “Ben Genelkurmay Başkanı’yım dedim otobüste” diye savunuyor kendini. Yani oradan anlayacağız ki aklı başında değil. Peki, tedavi oluyor mu? Yok. Murat Hocaefendi’ye gidiyor, okuyup üflesin diye. Cinler musallat olmuş çünkü.
Bu arada tanıklar ayrı âlem. “Kalktı tekme attı, eski kocası zannettim” diyen var. O yüzden karışmamış. Adam otobüsün ortasında “Böylelerinin kafasını ezmek lazım” diye bağırıyor, kimseden ses yok. Çekse vursa da uygundur yani, eski koca neticede, yabancı değil.
Peki, hâkim ne diyor? “Çoğu kişinin bildiğinin aksine, adaleti bazen hâkim, savcılar da değil halk sağlar.” İlginç. Az sonra vereceği tahliye kararı için söylüyor olabilir mi? Attığı tekmeyi “Bana cinler musallat oldu” diye açıklayan adamı serbest bırakmak sahiden adaletin yerini bulması değil çünkü.
Hangi rızadan söz ediyorsunuz?
Çocuklara yönelik cinsel istismar konusu aklı ve ruh sağlığı yerinde hiçbir insanoğlunun savunabileceği bir şey değil. Bizim de toplum olarak bu konuda karnemizin parlak olmadığı açık. Başka her alanda birbirimizi yemeğe devam etsek bile herhalde en azından bu paydada birleşip bu pislikle birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.
Ama öyle olmuyor, ne hikmetse bir de tacizciyi koruyan mahkeme heyetleri, hâkimler çıkıyor karşımıza. Ve de onlara tacizciyi mazur gösterecek imkânlar tanıyan yeni yasa maddeleri. Mesela şimdi, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını kapsayan ve TBMM Adalet Komisyonu tarafından kabul edilerek Genel Kurul’a gönderilen tasarı, 12 yaş öncesi ile sonrasına farklı muamele etmeyi öneriyor. Hani bir çocuk 12 yaşından küçükse o istismarın cezası başka, 12’den büyükse başka olacak.
Halbuki bugüne kadar 15 yaştı, her türlü cinsel davranışın ‘istismar’ sayılma yaşı. Anayasa Mahkemesi 14 Temmuz’da Bafra Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurusu üzerine o maddeyi iptal etmişti. Derdi neydi mahkemenin? “12 ile 15 yaş arasında olup da kendisine yönelik eylemin anlam ve mahiyetini algılama yeteneği olan mağdurun rızası”nın göz ardı edilmesi. O zaman cezalar çok ağır oluyormuş efendim! Algılama yeteneği ‘rıza’ demek mi? Çocuk çocuktur, 13 yaşında da, 14’te de. Kendi kızınız o yaşta sınıf arkadaşının elini tutsa aklınız çıkıyor, hangi rızadan söz ediyorsunuz?
Birden ‘rıza’ya saygı geldi nedense.
BBC Türkçe’den Rengin Arslan konuyu enine boyuna inceleyen bir haber yapmış, görüş aldığı avukatlar bunun çocuk haklarında bir geriye gidiş olduğunda birleşiyor. Neden ihtiyaç duyuluyor buna? En korunması gereken hak, 13-14 yaşındaki çocuklara, biz yine de adını koymaktan çekinmeyelim; “cinsel istismar”da bulunanlarınki mi?