Çocukken okuduğumuz masallarda ‘kötü’ler olurdu; düşene bir tekme daha vuran, evsiz barksız kalan yetim çocuğa kaşıkla bir lokma veriyorsa sapıyla çıkaran, kendimizden zayıf gördüklerimize karşı iyice onlara döndük. Şefkat merhamet, vicdan, tedavülden kalkmış sözcükler sanki. Anlamını hatırlayan yok.
Misal, ülkemize sığınan Suriyeliler. Öyle bir öfke ve nefretin hedefi oluyorlar ki, zannedersiniz nargilesi meşhur diye Türkiye’ye tatile gelmişler; otel, yeme içme masraflarını da biz karşılıyoruz. Nasıl bir gözle bakıyorsak artık, buz gibi soğukta sokaklarda yatan insanlar sefa içindelermiş gibi görünüyor bize. Dilenmek desen, tembel insanın şık tercihi ve konforlu bir şey.
Çok okunan bazı yazarlarımız da değerli katkılarını esirgenmiyorlar bu bakış açısını beslemek için. Onların tasvirlerinde, kültür sanat etkinlikleri senin, spor faaliyetleri benim gezip eğlenen, dert üstü murat üstü bir Suriyeli gençlik mevcut. Çıktı mı size ters giden ne varsa müsebbibi, kolayca da hesap sorabileceğimiz bir hedef?
Change.org, “dünyanın değişim platformu” olmak gibi bir iddia taşıyan, sesini duyuramayanların sesi, ters giden şeylerin çaresi olmak için yola çıkmış bir kampanya sitesi. Kötülükleri iyiye çevirmek yani, var oluş amacı. Şu an Türkiye’nin en popüler kampanyası ne? “18 - 45 yaş arası Suriyeli erkekler askere alınsın, başka ülkelerde dilenci ve mülteci konumunda onursuzca yaşamak yerine, belli bir temel askeri eğitim aldıktan sonra, vatanlarına gönderilsin”. “Canlarını kurtarmak için kaçmakla” suçlanıyor insanlar, sanki bu bir suçmuş gibi.
Bu derece anlamaya değil ‘kestirmeden sonuca yönelik’ bir kampanya. “Koşulları nasıl iyileştiririz?” yok, “yaşamı nasıl güzelleştiririz”, “barışı nasıl getiririz”, “hep beraber bu dünyada nasıl insan gibi yaşarız?”, bunlara yormuyoruz kafayı. Varsa yoksa hedef gösterelim, düşmanlık, nefret büyüsün, bana ‘yabancı’ olan yok olsun, gözümün önünden eksilsin de ne olursa olsun.
Bunlar için kampanyaya gerek yok ki, zaten hayatın gerçeği bunlar. Siz yapabiliyorsanız, çarkı tersine çevirmeyi deneyin.
Türkiye’den ‘emojiler’ geçidi
Kendimizi ifade etmekte sözcüklerden daha çok başvurduğumuz ve çoğunlukla da daha çok işe yarayan ‘emoji’lere nazar boncuğu ne zaman eklenecek diye merak içindeydim. Bu konuda hayalleri olan arkadaşlarım da olmuştu ama onlar düşünedururken Los Angeles’ta yaşayan Deniz Hotamışlıgil Üsküdar’ı geçmiş ve Türkiye’ye dair 450 kadar ‘emoji’ içeren ‘Emojum’ adlı klavyeyi kullanıma sunmuş.
Tahmin edileceği gibi en çok tercih edilenlerden biri nazar boncuğuymuş. Ama sucuklu yumurtadan çay - simite, vapurdan martıya, tavladan mangala, lokumdan pamuk şekere, Türk kahvesinden buzlu rakıya bir dolu ‘bize dair’ seçenek var. Ve çeşitli alışkanlıklarımız... Yola çıkanın arkasından su dökmek gibi, geline - damada altın ve para takmak gibi. Süleymaniye, Efes, Galata Kulesi, Boğaz Köprüsü gibi alameti farikamız yerler... Halay, horon, davulcu, piyanist şantör...
Eğlenceli bir hayatımız var gibi görünüyor bu klavyeden bakınca. Biraz keyiflenmek için önerilir.